Karlı bir istanbul sabahı, arabada herkes uykulu. E5 de okmeydanından Zincirlikuyu tarafına ilerleyen bir araba düşünün. Tam mevkileri Eski GS stadının üzeri iken anne aşağıya bakar, Onlarca sarı kamyon üzerlerine kar yağmış, hoş bir manzara …
Anne : Can baksana oyuncak gibi görünüyor kamyonlar ne güzel..
Çocuk dediğimiz zat kafasını o tarafa çevirmez bile.
Can : E yüksekteyiz ya biz aşağıdakiler ufacık görünür hep, biliyorum.
Bazen size de olmuyor mu böyle elimin tersiyle ….
3 gündür mutfakta geçirdiğim zaman uyuduğum zamanın en az 2 katı. Bu 3 günde gece 1 lere kadar kek börek yapan evet benim .
Her yemeğin fırın versiyonunu bulup pişiren yine benim. bakınız : Fırın köfte ,fırın makarna v.s.
Migrosda güveç kapları bulup ,ben bunlarla kesin bişi yaparım fırında diye sepeti dolduran ,sonra da oturup fırın sütlaç nasıl yapılır diye bakınan yine benim.
Evet yeni fırın aldım aşk yaşıyorum ne var : )))
Hadi herkes bu haftasonu mutlu olsun ! : )
Bekledim,sabrettim çabalarım sonuç verdi… Bir sürü blog arkadaşım oldu. Son günlerde bir telaş bardak al,kitap al paketle öp kokla sevgini kat yolla, blog dünyasını neden sevdiğimi bir kez daha hatırladım. Hep hediyeleşsek böyle süper olacak.
Bir de işim MİM leşme kısmı var ki bu oyunu da çok seviyorum.
Kitaplaşma etkinliğinin mimarı fikir anası biricik Diloş ve yazılarını keyifle okuduğum geç olsun güç olmasın yeni keşfettiğim Elif beni mimlemiş. Son birkaç gündür üzerimde ki tembellikden de böylece kurtulmuş olayım. Sıkı tutunun ,arkanıza yaslanın ;
1. En sevdiğin şeyler nelerdir? Nelerden hoşlanırsın, vb?
Bir kere kitap okumayı severim ,mutlu oluyorum dünyadan kopuyorum.
Yazı yazmayı severim,aklıma geldikçe yazar biriktiririm. Herşey hakkında ,herkes hakkında.
Daktilo sesini, plak cızırtısını, Alaturka şarkıları, Sararmış mektupları severim Not: içime Zeki Müren kaçmış olabilir ,gülmeyin okumaya devam edin.
Yalnızlığı severim,herşeye rağmen severim.
Pazar günlerini severim, taparım hatta Sapıtırım bir pazar gününe neler neler sığdırırım.
Otelleri severim , yolculuğu severim ,tatili severim, Barselona yı severim. ( Aşkım okuyorsan mesaj yerine ulaşmıştır
)
Ama en çok oğlumu severim 
2.Bilgisayarda vaktini neler yaparak geçirirsin?
İş yerinde tüm günüm bilgisayar başında geçiyor işlerimi saymazsak
Blog blog geziyorum bolca, blogları keşfetmeden önce ne yapıyor muşuz ki?
Kitap sitelerinde geziniyorum
Alışveriş sitelerine bakıyorum , evet ben de normal bir kadınım yapacak bişi yok
Twitter dan dünyayı takip ediyorum. Bu arada Facebook u mu kapattım ne büyük rahatlıkmış oh…
3.En sevdiğin filmler nelerdir veya izlediğin ve hafızanda kalan kesinlikle izleyin dediğiniz?
Beni azıcık ucundan tanıyan herkes Moulin Rouge hayranlığımı bilir. Baş tacıdır, vazgeçilmezdir,eskimezdir.
Müzikalsever bir bünyeye sahibim ,benim familyadan olanlara Nine, Jeux D'enfants, Phontome of the Opera, V for Vandetta, Hair desem zaten bilirler.
Müzikal sevmeyenler familyası da hala izlemediyse “Hayat Güzeldir” i izlesin belki somurtuk ,mutsuz amaçsız dünyamızda bir amaç edinmemiz gerektiğini hala umut olduğunu hatırlarız hep beraber.
4.Şu sıralar almak istediğiniz şeylerin listesini yapanız, bunlar ne olurdu?
Kitaplık almak istiyorum,kitaplarımı sefaletten kurtarmalıyım
Şiir kitapları almak istiyorum, Özdemir Asaf, Cemal Süreyya ile başlayacağım kolleksiyonuma
Yeni müzik cdleri almak istiyorum ,arabada dinleyebileceğim ,keyifli,huzurlu var mı önerisi olan.
5. Şu aralar en çok dinlediğin 3 şarkı?
Ümit Besen – Tahta Masa ama açıklayabilirim. Tamamen uyuyakalıp işe geç kaldığım bir sabah uykum açılsın biraz saçmalayayım diye elime ilk gelen cd yi takıp son ses açtım karşımda bu şarkı. O gün bugündür dinliyorum,dinleyemediğim noktada söylüyorum. Gülmeyin beeeee.
Pekiii, dünyanın en romantik haftasonu kaçamağı için 5 yıldızlı spa oteline gidip, en cool halimle arabayı valeye verdiğimde içinde bangır bangır ümit besen çalması kaç puan. Ama çocuk da sevindi kızzz fark ettim ben : ))
Bu arada kimilerini dürtmeyi unutmuşum ;
Başta sevgili annem böyle bir güzelliği dünyaya getirdiği için 
Aydacım
Sonraaa çok sevgili blogdaşlarım ;Gülin, Kitaplaşma etkinliğinden eşim sevgili Hamide , Meyra bir de başımın tatlı belası Gizem.
Önüm ,Arkam,Sağım solum kitap . Ve ben buna bayılıyorumm. En son okuduğum kitapdı ”Leylanın Evi”.
Zülfü Livaneli nin ilk okuduğum kitabı “Serenad”dı. Sizi bilmem ama ben kitap bittikten günler sonra bile o karakterleri aklımdan çıkartamadım ve o kitaba özel olduğunu düşünmüştüm. Hikaye bitiyor ama senin aklın hala o karakterlerde. Bir şekilde kopamıyorsun.
Leylanın Evini de tiyatro oyunu olarak fark ettim. Ama gidemedim ve oyunu da bitti sanırım. Kitabını tek nefeste bitirdim. Leylaya üzüldüm,hayran kaldım,saygı duydum,acıdım ama Leylayı ben de herkes gibi çok sevdim.
Kitap ile ilgili çok yazı yazmak istemiyorum ,yoksa tutamam kendimi bir çırpıda anlatırım Leylanın başına gelenleri, Roxy i, Ali Yekta beyin beyefendiliğini, latin alfabesine geçişte ki bocalamaları , şapka devrimini, yeni düzende ki zenginin altında ki insanları ezmesini.
Ya bence ben susayım Leyla konuşsun. Haydi okumayan varsa herkes kesin okusun.
Sırada ki Livaneli kitabım Son Ada olsun istiyorum ,bakalım …
Onlara sorsanız biri 7 diğeri 30 yaşında ,bana sorarsanız ikisi de 7 den bir gram fazla etmezler.
Dışardan gören satranç falan oynadıklarını sanabilir. O denli ciddiler. Kavgalar çıkıyor, küsülüyor barışılıyor , o kadar ki hakeme her daim ihtiyaç duyuluyor. Yanlış anlaşılmasın “BİL BAKALIM KİM?” oynanıyor. Ve hep küçük olan taraf kazanıyor.
Sahi yazmış mıydım daha önce ;Bir araştırmaya göre çocuklar zekasını annelerinden alırlarmış … Yorum yapmıyorum :) Okuduğumu paylaşıyorum :)))
* Anladık bugün sevgililer günü. Zaten Ofisin kapısı küçük bir sera olmuş sabahtan. Negatif olmak istemem ,somurtuk asla ama böyle -cıvık mı desem vıcık mı bilemiyorum- günlere katlanamıyorum.
Tabi katlanamadıklarım bunlarla da bitmiyor,
*Kötü insanlara katlanamıyorum ,hele ki kötü olduklarını saklamayanlara.
* Bloglarına yorum yaptığım insanların nezaketen teşekkür bile etmemelerine katlanamıyorum
* Güya çekiliş yapıp insanlara mutluluk vereceğini sanan blogların Anayasa maddeleri gibi şart şurt koşmalarına dayanamıyorum. Sahi biz bu blogları izle yapıyoruz ya ,abonelikten çıkılıyor mu ? Bilen var mı ?
*Bazı annelerin “dünyada ki en mükemmel anne benim” tavırlarına katlanamıyorum. Hele ki çantalarında savaşa gider gibi erzak ,ilaç ,kıyafet v.b. şeyler taşıyıp sen aa mendilim kalmamış dediğinde ki o tavır, o yüz ifadesi amman tanrım. Alooo normal olan benim rahatsız olan sen diyesi geliyor insanın.
* Pinterest ne abicim kapanın elinde kalıyor fotoğraflar. Nasıl da güzel fotoğraflar .. Yukarıdaki fotoğraf tamamen Pinterest dışıdır ,karşıtıdır. Yazar burda türlü sebeplerden bir türlü üye olamadığı siteye sataşmaktadır,içten içe farkındadır. Post bitsin üye olmaya koşacaktır …
*Haksızlığa uğramaya katlanamıyorum. Yalan söylediğinde burnu büyümeyen, dili şişmeyen ve hatta yüzü bile kızaramayan zat-ı muhteremler için Dexter ın ki gibi karanlık yolcum olsun istiyorum. Nazikçe ufak parçalara ayırmak istiyorum.
Sonuç bu ,Asabi , Agresif, Mutsuz…
Her Şer de bir hayır var demişler doğru demişler , Ben böyle mutsuz oldukça kocam beni daha çok seviyor ,kocam beni sevdikçe ben onu daha çok seviyorum. Biz sevdikçe dünya güzel 
Not: Son cümle Sevgililer Günü zımbırtısı ile ilgili değildir. Tamamen yazarın içinden gelmiştir.
2. Not : Ne yazarı ya ,ne yazarı sen daha 2 yıldır ağlaya ağlaya aldırdığın daktilonu tamir ettirmedin. Bakınız nasıl ağladım…
3. Not : Ben yine yazdıkça şımardım gidiyorum, Çav Bella ,çav bella çav çav çav
Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe
