22 Kasım 2013

#DamlaninPlaklari 12

Aslında niyetim size beklediklerimden ve beklettiklerimden bahsetmekti.

Hatta Cerrahpaşa Onkoloji servisinde "beni tuvalete kadar götürebilir misin kızım?" diyen teyzeye "annemin ilacı bitti hemen hemşireye haber vermem lazım , az beklerseniz hemen geliyorum" deyişim ve bir daha o teyzeyi göremeyişimi anlatmaktı , Onkoloji sevisinde bir gördüğünüz kişiyi bir daha görmemeniz çoğunlukla hayra alamet değildir. Aylarca rüyamda "az bekle teyzecim" deyişimi anlatacaktım , onun bekleyememiş olmasını...

Ve hatta Yıllarını beraber geçirmiş,yaşlanmış tonton olmuş bir çiftin birbirlerine nasıl aşkla baktıklarına şahit oluşumu. Birinin diğerini beklemeden ölüp gitmesini , diğerinin ona kavuşmayı beklemeden bir başkasıyla evlenmesini! Her zaman iyi şeyler anlatacak değilim değil mi ?

Sonra bir evden. Ayvalık'ın arka sokaklarında 3 katlı yıkık dökük , virane  ahşap bir  evden. Perdelerinin hep dışarı doğru uçuşmasından , sanki içerde hep bir fırtına var gibi. Ahşap merdivenlerinin gıcırdamasından , merdivenin korkuluklarından birinde incecik "Mutlu Ol Çocuk" yazdığından. O eve gittiğimde hep  o merdivene oturup mutlu olmayı beklediğimden.

En sonunda da bir Pazar sabahından.
Aslında her pazar gibi olduğundan...
Radyoda "Annemin Plakları" ,Çetin Erker'in o buğulu ve bence büyülü ses tonundan...

Sonra işte tam da bu şarkıdan ...
Ve artık o pazar hiçbirimizin bildiği  pazar değil !
Nereden mi biliyorum ?
Pazar sabahları ağlamak adetim değildir de ondan...

Beklediğiniz şey bir Pazar sabahında kulaklarınızdan kalbinize süzülüp gözlerinizden yaş olarak akabiliyor.

Beklediklerinizin bir nefes uzağınızda olması ve geç kalmamanız dileğiyle...

21 Kasım 2013

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.

Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.

Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.

"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için; http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=ZCOSF34PG0U



Bir boomads advertorial içeriğidir.


19 Kasım 2013

Bir Garip Cuma Gecesi Hikayesi

Her şey Twitter da gördüğüm bir Retweet ile başladı.
Takibimde olmayan bir tiyatro " biz oyunlarımızın galalarına eleştirmenleri değil halkı davet ederiz. Bu Tweeti RT edenlere oyun davetiyesi verilecektir"  yazmıştı ve bunu listemden biri RT etmişti.
Vallahi helal olsun tiyatroya dedim, takibe aldım.
Hatta o tweet i de RT yaptım, bakış açısı güzel olduğundan.
Zaten dedim çok zaman geçmiş davetli kontenjanı dolmuştur çoktan. Derken ; "davetiyenizi almak için lütfen bizi arayın" mesajı geldi.
Tanrım demek ki gerçekten karar vermek yolun yarısı , ben de bu sene bir sürü oyuna gitmek için kendimi şartlamıştım.
Pek tabi aradım , ismimi yazdırdım. İş çift kişilik davete kiminle icabet edeceğime kaldı.

Aklıma Can'ın kreş günlerinden arkadaşı ve annesi geldi. Hep çocuklarla buluşuyorduk ve dedim ki bir kaçamak yapalım anneler olarak.
Hemen planı yaptım yavrularımızı  kardeşime satıp onlar evde Xbox oynayıp film izlerken biz de moderen anneler olarak oyunumuzu izleyecektik. Her şey mükemmeldi!
Muhteşem bilinçli ve modern bir anne olarak mail yazdım arkadaşıma ( bu çocuğununuzun arkadaşlarının  anneleri ile diyalog kurma  konuları da ayrı bir yazı dizisi bence , ne zor denge ) çocuklar olmadan plan yapalım hadi dedim, çocuklar da eğlensin hem yalnız kalsınlar biraz dedim, biz de ilk defa yalnız dışarı çıkmış oluruz dedim. Tabi ki kırmadı, şimdiki aklı olsaydı kesin kırardı! 

Çocukların karnını doyurduk ben "hadi Can bayyyyy" dedim Can : "tamammm" dedi.
 O "canım yavrum kendine çok iyi bak , seni çok seviyorum" dedi. Oğlu : "iyi eğlenceler anneciğim sen beni sakın merak etme" dedi.
İşte böyleyiz biz Tofaş onlar Maserati :S
Tanrım düşündükçe utanıyorum...

Nasıl mutluyuz ama yolda; iki anne , güzel bir Cuma akşamı  ve tiyatro oyunu ...

Tiyatro Salonunu elimiz ile koymuş gibi bulduk.
Kuştepe de bir gecekondudan bozma bir evin içine şirin bir sahne hazırlamışlar.
Nasıl izbe bir yer! Dedik ki " sanat ne zor şartlarda yapılıyor" ama "helal olsun vallahi"
Oyun başladı... Ve bitti...
Full küfür dinledik, bir ara kız sahnede iç çamaşırları ile kaldı, bir ara küvetin önünde diğer kızla öpüşmeye başladı.
Ben tabi yerin dibinde! Allahım diyorum ne olur ara versin de bir bahane bulup çıkartayım onu buradan.
Yok ara falan vermedi , konusuz filmler gibi herkes öldü oyun bitti.

Ben pıstım , ay dedim çok özür dilerim vallahi çok da baktım ama konusunu bulamadım internette.
Oyunun üzerine birer kadeh şarap içtik.
Neyse ki güzel sohbetler ettik ve unuttuk oyunu...

89747 kere falan özür diledim.

Eskiden Türkçe sınavlarında Yazının ana fikri nedir? diye sorarlardı.
Yazının ana fikri : Bedava etin yahnisi yavan olur. 

(Not:Tiyatronun ve oyunun adından bilerek bahsetmedim. Kimsenin yaptığı işe zarar vermek istemem. )

15 Kasım 2013

Müzikaller - Moulin Rouge

#DamlaninPlaklari yazımı yazıp videomu da Youtube'a yükledikten sonra videonun sessiz kaydedildiğini fark etmiş bulunmaktayım. İntihar girişiminde bile bulundum az önce ama görüldüğü üzere başaramadım. :)

Ben de ne zamandır aklımda olan Müzikaller Yazı Dizime başlıyorum bu vesile ile. #DamlaninPlaklari bir başka bahara artık.
Herkesin hayatında değerli bir filmi vardır.
Benimki de (birçoğunuzu duyuyorum "ohh nooo yinemi?" ,demeyin öyle ama ayıp) Moulin Rouge .

İzlemeyenler için spoiler olmasın diye ayrıntıları yazmıyorum ama son sahnesinde "ya benim için kimse böyle ağlamazsa" deyip ağlayarak  tuvalete koştuktan sonra uzun ısrarlar üzerine gözler balon şeklinde saatler sonra geri çıkmıştım.
Ama yıllar geçti ben 670983 kere daha izledim aynı filmi.
Artık ağlamıyorum korkmayın :)

                               
                                       

Nicole Kidman ve Evan Mcgregor başrollerde harikalar yaratıyor,zaten kötü oyuncu bulamazsınız filmde.
Üzerine çok çok çalışılmış görsellikler, aman Allahım hele ki o müzikler!
Ve pek tabi Satine'in Canturi tasarımı muhteşem  gerdanlığı !!

Bohem hayat , 1900 yılında  Paris , Dük , Yeşil Peri Absenthe ,Zengin -Fakir ,Gerçek Aşk  ...
Film Nature Boy ile başlıyor...Christian'ın daktilosu ve
"The greatest thing you'll ever learn is just to love and be loved in return"



Christian babasının tüm uyarılarına rağmen yazar olmayı aklına koymuş , bohem devriminin  tavan yaptığı bir dönemde Paris' e gelmişti. Türlü tesadüfler sonucunda  Moulin Rouge daki en güzel , en gözde dansçı olan Satine ile tanışır ve aşık olur. Ama önünde aynı kıza aşık olduğu zengin  Dük vardır.
Moulin Rouge u izlerken bazı yerlerde gülüp bazı yerlerde hüzünlenebilirsiniz.
Benim gibi Nini ye sinir olabilirsiniz. Hala kendisini yolda görsem boğabilirim.
Fimin yönetmeni Baz Luhrmann öyle bir dünya yaratmışki sevmediğim Paris'e gitme sebebim olacak.
Ama  ben  henüz Moulin Rouge u dünya gözü ile göremedim. ( bu mesaj Memo'ya)
Moulin Rouge şimdi de önünde metrelerce kuyruk olan bir kulüp. Pek tabi filmin de bunda çokça etkisi var.

Ve Filme dönersek son söyleyeceklerim ;
Satine'in Show Must Go On derken ki gözlerini görüp etkilenmeyeniz olur mu bilmem?
Ya da boynunda o gerdanlığı ile balkondan Christian'a bakışını...


Siz siz olun izlerken bu sahneye geldiğinizde sesini yükseltin!
Ve Satin ne zaman One Day I'll Fly Away  derse beni hatırlayın ...

Filmin IMDb puanı : 7.6

Sıradaki müzikal yazılarım ;
* Chicago
* Mamma Mia
* Phanton Of The Opera
* Sefiller
* Singin'in the Rain
* Nine
* Hair
* Sweeney Todd: Fleet Sokağının Şeytan Berberi





08 Kasım 2013

#DamlaninPlaklari 11


Yemyeşil bir bahçe getirin aklınıza
Güzel beyaz bir konağın bahçesi i hani şu dizilerdeki gibi
Hadi konak ada da olsun.
Mis kokulu çiçekler olsun bahçede en az arı çekeninden ama
Ben arılardan korkarım da :)
Bol ağaç olsun ama hamak yapıp yoruldukça uyuyalım
Salıncak yapalım çocukları deli gibi sallayalım
"Daha yükseğe daha yükseğe" diye bağırtalım
Upuzun ahşap bir masamız olsun bahçenin tam ortasında
Ellerimle yaptığım mezelerle donatayım masamı ( tamam Macro dan da alınabilir :) )
Memo en lezzetli salatalarından birini yapsın bize
daha mezeleri yaparken başlayalım minik minik demlenmeye
Kim geldi , kim gelmedi
Bir şey dersem kırılır mı , takılır mı
Acaba beni yalnış anlar mı
böyle düşündüğüm kimse olmasın o masada.
Davet de etmedim, zaten de gelmesinler.

Hep beraber hazırladığımız masamıza oturalım şimdi
Arkada plaklarımız çalsın cızırtısı şimdi duyulmaz ama
Hele bir çocuklar uyusun bak nasıl duyulacak her ayrıntı.
Sabaha daha çoook
İçelim, sohbet edelim
Öyle çok sohbet edelim ki çenelerimiz acısın
acısını rakı kadehlerimiz dindirsin.

Gülmekten gelsin gözlerden yaş
Sonra buz bitsin
Kalkayım masadan
Mutfağa girmeden merdivenlerde
Döneyim arkamı
Bakayım masama , dostlarıma
Öylece izleyeyim onları
O ne güzel tablodur o !

Not: Geçen hafta Sevgili Deeptone Hayalinle Gel Mim'i bırakmıştı bana. Bu yazı ona ithafen yazıldı. Teşekkür ederim Deeptone  

04 Kasım 2013

Kitap Tavsiye - Berlinli Apartmanı

Kitap Fuarı için alınacaklar listesi yaptığımda kendi kendime dedim ki " sanırım çıldırıyorum, bu kadar çok polisiye - gerilim romanı da okunmaz ki canım!"
Sonra eve gittim.  24 saat açık Kitapçının Sırrı adlı kitabımı bitirdim.
Cumartesi ne okusam acaba derken aklıma "Berlinli Apartmanı " geldi. Daha önce Yitik Ülke den çıkmış gerilim, macera, aksiyon kıvamlı bir kitap olduğu aklımda kalmış o kadar. Çok irdelemedim okumaya başladım ...
Hem de ne keyifle başladım ;


Oya çevirmenlik yapıyor. Uzun zaman kiracı olarak sürünmüş , abisinin de yardımı ile kendisine sevimli bir apartmanda bir ev alıyor.
Diyor ki istediğim gibi çivi çakabilirim artık oh!
Oya beni bu cümlede yeni evine taşınmış bi insan olarak aldı götürdü zaten. Çok iyi anlaşacağız biz seninle belli oldu dedim içimden. Evine aşık oldu Oya , eminim her santimini defalarca inceledi.
Zamanla apartmandaki komşuları ile teker teker tanışmaya başladı. Hepsi bir masalın kahramanı gibiydiler.
" Komşu" kelimesinin ne olduğunu hatırlattı bana Oya.

Sonra ben bir baktım gece 1:30 olmuş tatlı tatlı okuyorum kitabımı. " Ay dedim bir kaç sayfa daha okuyup uyuyayım " derken Oya çevirdiği korku romanlarına pabuç bırakmayacak bir şey ile karşılaştı .
Ve benim gibi evde yalnız kalmaya alışık insan , hani hiçbir şeyden korkmayan -güya- bizzat kendim aniden kitabı kapattım ve arkama yaslandım.

İlk önce Batu ya söylenmeye başladım "çok lazımdı deplasmana gitmen " diye.
Sonra kendime söylendim " sen de okuma gecenin bir yarılarına kadar kitap! diye
Sonra Memo yu aradım " Erken gelsene ne olur " diye
Sonra Yitik Ülke'ye saydım da saydım " insan bir uyarı yazar -yalnızken gece okumayın - diye" diye
Yazara kızdım " neden karıştırdın sen şimdi ortalığı " diye.

Yaklaşık 1,5 saat döndüm durdum yatakta.
Bir baktım Batu Metrobüsde Check-in yaptı " Tanrım dedim şükürler olsun!"
Dalga geçmeyeceğini bilsem atla taksiye gel diyeceğim. Demedim , sabırla bekledim.
Gece 3 , Batu geldi. Bana da bir cesaret geldi :) Kitap da su gibi aktı gitti , bırakamadım.
Sabah 6:10. Damla kitabı bitirdi.

Sonuç : Oya kızım sendeki ne cesareti öyle!
Yaprak Öz ne kadar duru ve keyifli bir yazı dilin var , bayıldım.

En sonuç : Korkmuş olmamla dalga geçeni vururum. Ya da geçin ya !
Ama Berlinli Apartmanı'nı okuyun da  sizi de görelim olur mu !

01 Kasım 2013

#DamlaninPlaklari10

3 günde biten haftanın şerefine seçtim bu şarkıyı.
Mutlu , eğlenceli , fıkır fıkır bir hafta sonu olsun hepinize.



Bu arada Plak 1985 yılına ait, benim doğmama daha 1 yıl var ;)
O kadar da yaşlı sayılmayız bence :)




Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe