30 Ocak 2014

Tavşan Deliği

Oyundan öyle etkilendim ki bak sabah ilk iş bu yazıyı yazıyorum.
Gerçi oyundan mı yoksa daha önce denemediğim tarzda bir izleme ortamı yaratılmasından mı daha çok etkilendiğime henüz tam karar verebilmiş değilim ya neyse...


Tavşan Deliği'ni anlatmaya başlamadan önce oyunculardan birinden özür dilemek istiyorum.

Sevgili Melike Güner ; ben seni çok hafife almışım bu güne kadar. O nasıl bir oyunculukdu, nefessiz takip ettim her mimiğini her kelimeni. İnsanlar sırf seni izlemek için bile gelmeliler bence oyuna.

Oyunda kötü oyuncu yoktu. Sıkıldığınız bir karakter, sizi oyundan koparacak yapmacıklıklar yoktu.

Oyun başladığında Beyoğlu'nun birbirine yakın binaları ve yüksek sesli müzikleri yüzünden aklımız oyundayken kulağımda dışarıdan gelen müzikler vardı.
Salon zaten birazdan da anlatacağım ama  oyuncular nefes alsa duyacağınız kadar minik olduğundan konsantre olabilecek miyiz kaygısı yaşadım başlarda. Ama sonralarında oyunun içine öyle aldılar ki beni ne ses duydum ne müzik ...

Kısaca oyundan bahsetmem gerekirse ; Büyük bir kayıp yaşamış genç çift ve onların hem birbirlerine hem hayata tekrar dönebilme çabalarını izleyeceksiniz. Becca'nın " Şu anda bir yerlerde çok güzel vakit geçiriyorum" diyerek sizi paralel evrenler hakkında sıkı bir sorgulamaya davet etmesine hayır diyemeyecek , hayatlarına tanık olurken kimi zaman Becca ya  kimi zaman da Howie ye hak vereceksiniz. Ben olsam nasıl davranırdım acaba diye hem korkacak hem de fikir yürüteceksiniz. Arada gülümseseniz de gözlerinizin yaşarmasına da engel olamayacaksınız.


Ve Asmalı Sahne.
Beyoğlu'nda bir apartmana girdik , bir evin içinde beklemeye başladık.Oyun başlamasına yakın bizi oyunu seyredeceğimiz aynı katta farklı daireye yönlendirdiler. Girdiğimiz daire Becca ve Howie nin eviydi.
Şöyle hayal edin ki aslında siz hayaletsiniz, onların sizden haberleri yok ve yaşamaya devam ediyorlar. Siz ise onlardan en fazla 30 cm ileride oturmuş onları izliyorsunuz. Hani oturduğun sandalyede bacak bacak üstüne atsan Becca her an ayağına takılıp yere düşebilir o derece.
İzlediğim oyunların bir çoğunda dekora hayran hayran bakan benim için dekorun tam içinde olmak paha biçilemezdi.
Salon kapasitesi de sanırım max. 25-30 kişi olduğundan butik bir sahne desem yalan olmaz. Çok zevkli , keyifli bir deneyimdi. Asmalı Sahne sıkı takip edeceğim bir tiyatro sahnesi olacağa benziyor.

Bir de Kurabiye Ev de gözüm var ama nasip bakalım...

İmza : Sömestrde yavrusunu anneanneye yollamış kendini kültürel etkinliklerle boğmaya çalışan blogger :)

*Fotoğraflar Tiyatro Yan Etki Facebook sayfasından alıntıdır.

28 Ocak 2014

Mırtaza'lı Hayat

Aranızda Mırtaza'yı henüz tanımayan kaldıysa teessüflerimi bildirir okumaya devam etmeden önce hemencik ŞURAYA tıklamasını ve dersine çalışıp tekrar aramıza katılmasını öneririm.

Mırtazalı hayatımı ve aşkımızın kısa tarihini sizlerle paylaşmak istedim. Buyurunuz ;

Mırtaza MÖ 190 yılında üretilmiş , 4 tekerlekli bir şey.- Şunun 4 tekerlisi işte  ;


Rengi renk pigmentlerinden kırmızı olanın icadını kutlamak amacı ile kırmızı yapılmış. Başka mantıklı sebebini bulamadım.  - kim kırmızı araba sever ki -  Şimşek McQuinn hariç :)

Yıllar yıllar önce atlı arabalarda havadar havadar seyahat eden sefil halk yabancılık çekmesin diye bunun da üzerine bir pencere açılmış.-Modern halk olarak Sunroof tabir ettiğimiz-
Ya da artık evde ki evcil hayvanlar kafalarını çıkartsın diye de olabilir. Dino'yu hatırlamayan var mı ? - Melaba ben Wilma-  Bakınız örnek resim 1 ;

Devir değişmiş , plaklar rafa kalkarken tükenmez kalemlerin tükenmediğinden şikayetçi insanlar tükenmez kalemler farklı amaçlar için de kullanılsın  diye kasetleri icat etmişler. Hatırlayın tükenmez kalem ile kaset sarmak nasıl da cool bir görüntü oluştururdu .

Ama konumuz tükenmez kalem değil , kasetler. Bununla beraber pek tabi kasetçalarlı arabalar.
Günümüzde kaset bulmanın imkansızlığını düşünecek olur isek kasetçalarlı bir araba en sevdiğim şeylerin başında gelmiyor tabi ki . -en son ne zaman kasetçalar gördünüz?- Buyrun aynısından bizde de var ;



Benzinin  henüz keşfedilmemiş , LPG nin henüz Ferrari ile tanışmadığı yıllarda araçlar yere ne kadar yakın olursa ayaklarınızın asfalt üzerinde hızlanma gücü de buna orantılı artıyordu.- salladım ama bu yere yakınlığa mantıklı bir açıklama bulmalıydım-
Bunun için alçak arabalar revaçta iken üretilen Mırtaza şimdilerde arkadaki aracın sadece plakasını görmenizi sağladığı gibi bunun faydalı yönleri de yok değil.
Mesela arkadaki aracın ne marka olduğunu tahmin etmeye çalışarak yolculuğunuza renk katabileceğiniz gibi ,
Arkadaki araç ile takıştığınızda size yaptığı el kol hareketlerini isteseniz de göremezsiniz.
Baktınız korna sesleri ile taciz devam ediyor ;


Bununla beraber hakkını yemeyelim araba dediğin seni birçok yükten kurtarmalı. Neyse ki bizim ki öyle.
Şimdilerde trafik sıkışmış , seyyar satıcılar bir yandan dilenciler öbür yandan palyaço öğrenciler beri yandan araçlara yanaşmaya başladıklarında BU ARACIN SAHİBİ ÇOK SEFİL sinyalleri yayabilen bir araç sayesinde tek bir tanesi camınızı çalmıyor. Geçenler de yalın ayak araba araba dolaşan güzel kıza hazırladığım parayı da bunun için veremedim. - Yazar burada vallahi param var demek istedi -

Bunu Mırtaza okusa kesin böyle bişi yapardı di mi bana ?


  Umarım mesajımı gerekli birimlere iletebilmişimdir. - eşine laf çarptı-

Sevgiler



27 Ocak 2014

Bir Garip CATS Deneyimi

Ey sevgili okur ;
İnsan maaşının hatırı sayılır bir kısmını bir etkinlik biletine verince pek tabi onu alsın götürsün ağzı kulaklarında salondan çıkartsın istiyor. Ama anlıyoruz ki bazı şeyleri para ile satın alamazsın.

Geçen gün evde Dünya Savaşı Z filmini izlerken "şu filmi biz Türkler yapsak dünya bizimle dalga geçer" ama Amerikalılar yapıp bir de Brad Pitt i oynatınca oscara bile aday olabiliyor diye konuşmuştuk.

İşte aynı şey Cats için de geçerli.

Cats i biz yapsak çocuk tiyatrolarında heba olur , 2. sezonu görmesi de pek mümkün olmazdı.

Ama hakkını yemeyelim hiç bir konusu olmayan , başlarındaki bilge kedinin kötü kedi tarafından kaçırılıp bir büyücü kedi tarafından bulunması haricinde - ki bu da gösterinin 10 dk kısmı- nasıl bir görsel şölen ve sahne tasarımı hazırlamışlar ki bu oyunu dünyaya satıyorlar.

Kostümler şahane, sahne şahane, görsel efektler şahane, müzikler şahane ama bu şahanelikler olmayan bir konuyu kurtarmaya yetmemiş. Bence kendileri de farkında olmalı ki aynı gösteride o meşhur  Memory şarkısını tekrar tekrar dinletmekle kendilerini affettirmeye çalışmışlar :)

Ben özellikle eleştirileri okumadan gitmeye çalıştım. Çok da araştırmadım. Beklentim çok yüksek olmasa da zannettim ki Memory gibi bir kaç cevher daha yakalarım, kedilerin hikayelerini dinlerim.

Ama fos çıktı , itiraf ediyorum bir ara akışa bile baktım ne kadar kaldı diye.

Sonuçta gitmesem ömrüm boyunca söylenirdim ,ben kendimi biliyorum.

Hani aranızda gidemediği için içi yananlar varsa, çok şey kaçırmadınız bence...

Gidecek olan da varsa arada sahnede bilge kedi biletleri ya da istediğiniz şeyleri imzalıyor. Ama hızlı olmalısını  ara 20dk. insan çok olduğu için ara verir vermez sahneye koşun, en azından güzel bir hatıra olur :)

24 Ocak 2014

#DamlaninPlaklari 20



Her sabah okuduğum lisenin önünden geçiyorum.
Her sabah nasıl da değişiyor hayat diyerek hayret ediyorum.

Bugün karne günü.
Yine okulun önünden geçerken bir grup kız öğrenci  gözüme takıldı.
Hepsi sivil giyinmiş, bir tanesinde forma vardı.
O an ne saçma geldi yılda bir gün de olsa okula sivil gelme hevesi .

Sonra durdum düşündüm
Eskiden saçma değil çok havalı gelirdi.
Orası okuldu , sen üniformalı olmalıydın ama değildin.
Bir düzene karşı geliyordun , tehlikeliydi ama çok eğlenceliydi.

Levent Metro dan okula kadar yürür
O daracık sokağın okula açılan kısmına geldiğimizde  şöyle bir birbirimize bakar
Sabahın köründe kalkan , ta evden okulun dibine kadar gelen sanki biz değilmiş gibi
"Hadi kaçalım" der , en yakın cafe ye kendimizi atardık.
Kaçmak havalıydı ama okulun önüne kadar gelip kaçmak daha havalıydı.

Bir keresinde sınıftaki bütün kızlar olarak birbirimize küsmüştük.
Çünkü küsmek çok havalıydı.

Sonra hayat çok acımasızdı.
Kimse bizi anlamıyor, tüm dertler bizi buluyordu.
Aşkın en büyüğü bizdeyken
Şansın da en *oktanı yakamızı bırakmıyordu.
Dersler çok gereksiz
Arkadaşlıklar sonsuza kadardı
Hayat aynı şarkıdaki gibiydi.

Sonra bir büyüme geldi
Sanki titreme gibi
Şöyle bi sarsıldık , kimi hafifçe kimi çok şiddetli.

Sonra bir sabah o okulun önünden geçti biri
Keşke yüzümüz okula sivil gelmekle gülse diye düşündü.
Keşke okulu kırmakla bitse her şey
Ve keşke yolda görüp kafanı çevirmesen beraber sarsıldığın insanlara

20 Ocak 2014

Çocuklu Aileler için Uyarı!

Başlığı bu şekilde attım ki gerçekten duyarlı ebeveynler bu yazıyı atlamasınlar.
Geçtiğimiz hafta sonu çocuklarımız ile beraber yaptığımız bir aktivitede başımıza gelen tatsız bir konuyu burada da hem tarihe not hem de mekan tercihi yapacaklar için uyarı niteliğinde paylaşmak istedim.

Cumartesi günü sinemaya gitmek isteyen çocuklarımızı alıp Zorlu Center Avm nin yolunu tuttuk.
Özel bir seçim değildi ,sinema saatinin uygunluğundan dolayı seçimimizi Zorlu dan yana kullandık.

6 adet 9 yaşında oğlumuzu sinemaya soktuk. Tek başlarına film izleyebileceklerine güvenimiz tam olsa da çaktırmadan gerek film esnasında - olur ya çocuklar sonuçta salonda taşkınlık yapmasınlar diye - gerekse arada kontrol ettik. Hepsi yetişkin bizlerden daha dikkatli , kimseye huzursuzluk vermeden izlediler filmi.

Çocuklar filmden çok mutlu çıktılar. Hep birlikte yine Zorlu Center  Avm içerisindeki yemek bölümüne ilerledik.
Hepsine yemeklerini aldık ve önümüzdeki masaya oturttuk.
Çocuklar aralarında filmi konuşup gülüyorlar , bir yandan da yemeklerini yiyorlardı.
Zaten fotoğraftan da anlayacağınız üzere ağızlarının doluluğu sebebi ile aynı andan max. 3 ü konuşabilir :)
Fotoğrafı bulanıklaştırdım ki aileler rahatsız olmasın. Ama zaten her şey ortada! 2 çocuk birbiri ile konuşurken 2 si içeceklerini içiyor , 1 i diğerleri ile küs bütün gün zaten konuşmadı. Benim tosun da (arkası dönük grili) zaten önünde yemek varken ölüyorum desen bakmaz.  Ve biz bu tabloda ciddi uyarı aldık.

Bu fotoğrafı çekmemden 2-3 dk. önce mekanda ki Temizlik görevlilerinden biri "çocuklar çok ses yapıyorlar ,müşteriler rahatsız oluyor" dedi.
Kendisine buranın ortak bir alan olduğunu , üstelik çocukların daha yemeğin en başında olduklarını - hani yemek bitmiş ve muhabbet başlamış ya da etrafta koşturuyor olsalar bi ihtimal de - hatırlatmaya çalışırken 4 tane güvenlik resmen etrafımızı sardı.

"Hanımefendi çocukları bir uyaralım isterseniz" dedi.
Biz şok olduk! Sanki çocuklar yemek yiyenlerin etrafında koşturup insanlara saldırıyorlarmış gibi bir muamele gördük.
Burası bir restaurant değil , bildiğimiz FastFood ların yan yana sıralanıp insanların istediği masada yemeklerini yedikleri bir ortak alan!
Bir de bu kadar üniformalı görevli başımıza toplanınca çocukların huzursuzluğunu anlatmama gerek yok sanırım.

Tabi ki çocuklara bir şey fark ettirmek istemediğimizden yemeklerinin bitmesini bekledik.
Sonrasında bir daha Zorlu Center Avm  ye dönmemek üzere mekanı tek ettik!

İnstagram ve Twitter da kendilerinin resmi hesaplarına da yazdığım halde bir kelime cevap vermediler.

Buraya da yazmak istedim ki Çocuklu Aileler mekan seçerken dikkatli olsun ve Zorlu Center Avm ye gidip de  günleri bizim gibi keyifsiz bitmesin.
Gördüğüm tüm çocuklu aileleri de uyarıyorum , aklınızda olsun.

17 Ocak 2014

DamlaninPlaklari 19


Verdiğiniz sözleri tutmanıza kimsenin engel olmadığı
En sevdiğiniz arkadaşınızla bir fincan kahve eşliğinde bol kahkaha paylaştığınız
Kendinize gerçekten vakit ayırabileceğiniz
Çocuklarınızın Seni Seviyorum diye boynunuza sarıldığı
Sevdiklerinizin sağlıktan yanaklarının kızaracağı
Güzel sürprizlerin kirpiklerinizi ıslattığı
Ve sizi unutanları sizin de unutabildiğiniz bir hafta sonu olsun e mi ?

Ne demiş büyük şair ;

O kadar güzel unutmuştun ki beni 
Hatırlatmaya kıyamadım.
                                       Ö.Asaf 

14 Ocak 2014

Bir gün yine bizim piramitte oturuyoruz

İşte her şey o günden sonra başladı
Hangi gün mü ?

Gençtim , tecrübesizdim.
Dünya benim için İstanbul-Ereğli- Didim den ibaretti.
Toydum ,
Gezilecek , görülecek yerler kültürüm henüz bedenimi ele geçirmemişti.

İşte o gün yurtdışı tatilinden dönen biri bana üzerinde eski Mısır alfabesi ile adım yazılmış bir kolye getirdi.
Mısır'ın haşlanmış ve patlamışından ayrı bir de gezilip etrafa kolye getirileni de vardı demek!
Üstelik alfabeleri ne ilginçti.
Çok geçmeden Çölde Uyuyan Sır adında bir kitap okudum. (Tavsiye ederim)

Ufkum ,hayallerim ve tüm dikkatim Mısır olmuştu.

Oturdum plan yaptım.
Mısır'a gidebilmem için gerekenler ;

  1. Reşit olmak - o zamanlar ne de önemli idi. 
  2. Para kazanmak - sonuçta herkese kolye alacağım 
  3. Benimle aynı hayalleri paylaşan bir arkadaş - e tek başına yolculuğun keyfi çıkmaz 
  4.  Mısır'ın firavunlar tarafından ben gidene kadar tekrar ele geçirilmemesi
  5. Ya da o meşhur teori olan uzaylılar tarafından 
  6. Deprem de Piramitlerin yıkılmaması 
  7. Çok Para 
  8. Mısır'a gitmek için izin verecek bir anne baba - bakma en zoru bu şık 
Ya da tüm maddeleri çöpe atacaktım.
 Bunları yapabilecek kadar hayal gücü , hevesi ve pek tabi parası olan bir koca bulacaktım. 
 Buldum da! 

İlk yurt dışı tatilimizde Mısır çok sıcak olacak seneye  Eylül'de gideriz diyerek İtalya turu yaptık.
İkinci yurt dışı tatilimizi de yanımızda hamile arkadaşımız olacak Barselona'yı da hepimiz merak ediyoruz diyerek Barselona tatili ayarladık.

Halbuki tüm şartlar olgunlaşmıştı. Hedefe ulaşmam için hiçbir engel kalmamıştı.
Ve beklediğim an geldi.
Sevgili kocam dedi ki ; 2 günlüğüne bir yerlere kaçalım ama yurt dışı tercihimdir. Bir  araştır bakalım.
- Mısır'a gidelim artık nolur dedim. Bak ne zamandır bekliyorum dedim.
Mısır da iç savaş var , sen daha en az 25 yıl beklersin  emekli ikramiyenle gideriz dedi. :(

Buradan Mısır halkına sesleniyorum ;
Rica edeceğim tepişip durmayın ! Sizin yüzünüzden bir insanın çocukluk hayalleri gerçekleşemiyor.

Halbuki hep hayal etmiştim , önceki yaşamımda plakları ile mutlu bir Kleopatra'ydım. Ve sonunda topraklarıma kavuşacak ülkeme tekrar refah getirecektim.
Böylesi mutlu bir surat ile objektiflere gülümseyecektim ;



Yazar siz bunları okurken Ağva taraflarında butik otel araştırıyor olacak efenim!
Kendinize iyi bakınız  :)

10 Ocak 2014

#DamlaninPlaklari 18

Yeşilçam filmlerinin Tarık Akan'lı olanlarını cımbızla seçip ezberlemiş biri olarak
Bu şarkıyı nerede duysam aklıma Tarık Akan'ın saçlarını savurduğu sahneler gelir



Dün akşam bir Perşembe klasiği olarak Plakçalar yere konuldu , plaklar etrafa saçıldı
Şöyle güzel bir kahve yapılıp afiyetle içerken
Bolca Cemal Süreya şiiri ile bu mu , o mu derken yine neredeyse tüm plaklar dinlendi.
İnstagramdan takip edenler gördüler ;
 


Her hafta aynı telaş
Perşembe akşamı daha eve giderken başlayan acaba bu akşam hangi şarkıyı kaydetsem düşüncesi
Eve girer girmez  " kaydını yapmayı unutma anne " diye uyaran ayaklı alarmım
Sonra hep aynı şikayet " hiç plağım kalmadı ki :( "
Siz hala giyecek hiçbir şeyim yok diye yakınanlardan mısınız ?
Hah haa ne demode  :)
Bizim evde moda "hiç kaydedecek plağım yok ki" :)
(Şimdi Memo bunu okursa Allahtan kork diyecek biliyorum )

Neyse biz dün akşama dönelim
Bu şarkıyı uzun zamandır paylaşmak istiyordum fakat bir türlü elim gitmemişti.
Bende ki yeri özeldir.
Dün dinlerken Can'ın da şarkıya eşlik ettiğini duydum
İlk defa bir 45 liği ezbere söylüyordu
Benimle
Hem de aynı keyifle

İşte dedim an bu an
Kaydet Damla , Yayınla!
Belki en sevdiğin sözleri aynı heyecanla mırıldananlar olur
"Az mı çektirdin yıllarca bana , bir gün gelir çektirir başkası sana "

09 Ocak 2014

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni



Keşkeleri keşkelerime çarpar huzur olur yüreğime ...

Bana şiiri sevdiren adam
Nur içinde yat Cemal Süreya 





03 Ocak 2014

#DamlaninPlaklari 17


Şahsen yanlış anılmak istemem

En sevdiğim rengi pembe sanan vardır falan
Sonra bir gün burası en sevdiği yerdi der biri garip bir mekan için.
Radyoda çalan o şarkı en sevdiğim mi gerçekten?
Yediğinizin boğazında dizilmesine gerek yok , tahmin ettiğiniz kadar çok sevmezdim belki mantıyı , bilemezsin..

Biri çıkar der ki "iyiydi hoştu da çok da yanlışları vardı"
O yanlışları neden yaptım hiç sordunuz mu ?

Patavatsız demeye korkar biri belki
Kaçınız der ki;
"Dili sivridir ama kalbine batan dikenlerdir o sivrilikler" .

Çok konuşmazdı derse diğeri
Yazarak konuşurdu der mi bir diğeriniz ?

İçki içmeyi severdi demek kolay
Rakı içerken yapılan muhabbetten sarhoş olurdu diyebilen çıkar mı ?

Peki ya çok dostu yoktu derken kaybettiklerim hesaba dahil mi değil mi ? Kararı hanginiz verecek ?

Ay var ya ne dağınıktı he! diye yapıştıracaksın
Bilmeyeceksin kendi evimi dağıtabilmemin verdiği hazzı

İstanbul'da en çok hangi semti sevdiğimi
Beyoğlundaki o minik meyhanede ne çok mutlu olduğumu
Ada deyince aklıma arkadaşlığın geldiğini
En sevdiğim yazarın henüz okumadığım biri olduğunu
En sevdiğim şarkıcının da maalesef hayatta olmadığını

Ne kahve ne çay en çok dost elinden içtiğim saleplerin içimi ısıttığını
Telefonla konuşmaktan ve hatta yüzyüze konuşmaktan pek hoşlanmadığımı
Mektupların son koruyucusu olduğumu
Ve hatta mektuplarımı nerede sakladığımı

Plaklarımın geçmişi
Geçmişin de bir gün hepimizin eskiyeceğini hatırlattığını
Dinlemek bir yana acaba kimler hangi duygularla dinlediler bu plakları diye hayal kurmanın büyük keyif verdiğini

Aşkıma şahit bir şarkımın hiç olmadığını
Bir Demet Yasemen'i dinlerken
Kavuşulamayan ya da yitirilmiş aşkların en kutsalları olduğunu  hep tekrar tekrar hatırladığımı

Ben Yazmasam Bilemezdin...

Demem o ki ;  sevdiklerinizi yitirmeden tanımaya çalışın!





02 Ocak 2014

2 Film 1 Adam

Geçen hafta Cuma günü ofis  o kadar sessiz ve boştu ki sıkıntıdan film izlemeye başladık.
Ben çok anlamam ama internette vallahi de mis gibi izlenecek yüzlerce film olan siteler var, birini buldum. 
O film mi bu film mi derken tesadüfen hiç bir fikrim olmayan bir film izlemeye başladım. 
Filmin adı : En İyi Teklif  Imdb Puanı 7,8  
Film benim için büyük bir gizemle başlayıp yine büyük bir üzüntü ile son buldu. 
Film Orta Avrupalı bir sanat tarihçisi ve müzayedeci olan,yaşının ilerlemesine rağmen çok yalnız bir adam olan  Virgil ile yıllar boyunca şatosundaki ( o eve malikane bile hakaret sayılır)  gizli bölmesinde yaşayan ve kimse ile görüşmeyen Claire arasında geçenleri anlatıyor.
Kesinlikle izlemelisiniz!

Cumartesi günü D&R a girdim , standlar dolusu filmi 6,90 , 4,90 a indirmişler. Bir sürü film aldım. 

Bunlardan biri de vizyondayken kaçırdığım Zoraki Kral dı.

Colin Firth ve Helena Bonham Carter pek tabi şahane idiler. Kardeşinin tahtı bırakması sebebi ile kral olmak zorunda kalan kekeme bir adamın hikayesi, zaten bir çoğunuz izlemişsinizdir.
Kekeme Kral halka hitap edebilmesi için konuşma dersleri alır vs...
Filmi çok anlatmayacağım, zira bir çoğunuz izlemişsinizdir zaten, izlemeyenler var ise de bence kesinlikle izlesinler.
Benim gelmek istediğim nokta filmde krala konuşma dersleri veren ve bir zaman sonra sağ kolu haline gelen kişi.
İzlerken dedim ki ben bu adamı bir yerden çıkartacağım!
Sonra dank etti ki kızzzzz dedim bu  bizim Virgil işte :D


Velhasıl 2 filmde de o nasıl oyunculukdur yarabbim!
Hani şapka çıkartmak az kalır bence sevgili Geoffrey Rush'ı  alnından öpmeli.

Geoffrey Rush'ı ilk Panama Terzisinde izlediğimi hatırlıyorum.
Ve sonrasında efsane Kaptan Barbossa olarak :)


Kendisi Türkiye de yayınlanacak benim okumayı başaramadığım kitap olan Kitap Hırsızı'nın film versiyonunda da oynamış, bakalım izleyeceğiz.


Bayılıyorum böyle şekilden şekle giren oyuncuların filmlerini art arda izlemeye.

Kaptan Geoffrey Rush hayranları derneğinde inecek var :P 


Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe