28 Şubat 2014

#DamlaninPlaklari 24


Kolay arkadaş olabilen biri değilimdir.
İlk tanıştığım birinin "Soğuk Nevale" sözünü hakkıyla sırtlanırım o derece
Kaldı ki alışveriş yaptığım yerlerde esnafla hoş sohbet diyaloglar kuracağım , çevre edineceğim falan...

Ama öyle biri var ki tüm tabuları yıktı vallahi
Bugün Damlanın Plaklarında belki de  benden çok  emeği geçen Mustafa Abi var.

Plaklarımın hayatımdaki yeri çok ayrı
Bir anda başlayan plak aşkım sayesinde o kadar güzel şeyler yaşıyorum ki bugün bunlardan biri ile tanıştıracağım sizi.
Bazen soruyorlar "plaklarını nereden alıyorsun" diye.
Plaklarımın çoğunluğunu hatta neredeyse hemen hepsini Mustafa Abiden alıyorum.

Şöyle ki ;
Bir gün plak almak için nereye gitsem diye düşünürken bir de Kadıköy'ü ziyaret etmeli demişti birileri.
Kalktık gittik.
İlk girdiğimiz dükkan Gramofon Antik'ti.
Her yerde plaklar , daktilolar , pikaplar , eski saatler, telefonlar ....
Allahım cennet kesin böyle bir yer olmalı derken bu gördüklerimizin aslında buz dağının görünen kısmı olduğunu öğrendik.

Mustafa abi dedi ki çocuklar kapıyı kitleyin arkamdan gelin!
Biz iki kardeş bi durup birbirimize baktık....
Dipnot: İsviçreli bilim adamlarına haber verin boş yere araştırıp yorulmasınlar tırsaklık ailesel bir durum biz denedik gördük :)
Daracık merdivenler ile yukarı çıktık kı bir de ne görelim gramofonlar , pikaplar , plaklar ve daha fazlası
Şipşirin bir evin salonundaydık
Baş köşeye kurulduk
Başladık plakları karıştırmaya
O ne ? Bu kim ? Ay bu ne biçim bir tip ? O var mı ? Bu var mı? Bunu tanıyor musun ? Sesi nasıl ?
tüm sorularımı bıkmadan cevapladı.
Hala da bıkmadan cevaplar  - bıkmadın di mi Mustafa abi?-

O gün orada nasıl ilk defa gramofon çalıştırmayı , gramofona iğne takmayı öğrendim.
Çevir Damla Çevir -Kol kası yaparkene :)
Öyle kolay sanmayın , baş tacı gramofonları ve plakları onun sanmam ki herkese nasip olsun :)

Yine o gün doğum günüme 15 gün vardı ve ilk doğumgünü hediyemi Mustafa Abi vermişti.
Ümit Besen LongPlay im onun hediyesidir. Baş tacımdır...
O gün vapurda uçarak eve dönmeme sebeptir.

Bu arada neden bana kimse plak hediye etmiyor artık ya! Bozuluyorum vallahi... 

O günden sonra kim plak dese Mustafa Abi'yi anlattım :)
Beni tanıyanlara şok üstüne şok yaşattım.
Ben Damla , bir yerden alışveriş yapmış müdavimi olmuş , o yeri çok sevmiş ve hatta sahibi ile güzel sohbetler etmiş , bey sıfatından abi sıfatına direk transfer etmiştim.
Bu bile dünyanın sonunun geldiğine açık bir işaretti :)

Arada gider dükkanı şöyle bir eşeleriz, bazen sadece sohbet eder çıkarız.
Ama hep mutlu ayrılırız.
Gitmediğimizde de sayıklarız :)


Bi kedi gördüm sanki 

Yolunuz Kadıköy'e düşerse dükkanın adı GRAMOFON ANTİK . Nadir Gramofon tamircilerindendir kendisi de bu arada.
Kıt Kadıköy bilgimle tarif edeceğim sanırım daha kolay bulursunuz.
Vapurdan inip ışıklardan karşıya geçtiğinizde Starbucks'ın olduğu sokaktan dümdüz yukarı çıkıyorsunuz.
Yol bittiğinde de sağa dönüp 10 metre sonra soldaki sokağa giriyorsunuz.
Zaten müzik seslerini takip edin bulursunuz.

Bu da Facebook sayfası ; Kadıköy Gramofon Antik 
Uğrarsanız selamımı söyleyin ;)

Dükkanın üstündeki küçük misafirhanesinde güzel bir toplantı yapmayı düşünüyorum ben.
Kendisinin de henüz haberi yok ama
Hani gelmek isteyen olursa yaparız bir organizasyon ne de güzel olur ...

27 Şubat 2014

Yoksa Siz Hala ...

Nutella'nızı ekmeğin üzerine sürerek ya da kaşıkla mı yiyorsunuz?
Size inanamıyorum !
Nutella yemeyi nasıl böylesi basite indirgersiniz!

Geçen yıllarda Yitik Ülke Yayınevi'nin güleryüzlü sahibi Kadir Aydemir ile fuarda karşılaşmıştık.
Bana Tuhaf Alışkanlıklar kitabının ikincisini yayınlamayı düşündüğünü ve istersem şansımı deneyebileceğimi söylemişti.
Tabi çok sevindim.
Tabi havalara uçtum.
Ama sonra , eeee dedim benim tuhaf biri alışkanlığım yok ki.

Başladım kamu araştırmasına
Beni iyi tanıyan herkese sordum ve 100 kişiden 99 undan aynı cevabı aldım
Kesinlikle Asker Ekmeklerini yaz!

İşte bu cevaplardan sonra Asker Ekmeklerimin aslında benim için çok normal ama evrendeki diğer canlılar için tanımlanamayan cisim niteliği taşıdığını fark ettim..
Açıkçası halinize üzüldüm diğer fani insanlar
Böyle bir lezzetten nasıl mahrum bıraktınız kendinizi ?
Bakmayın dağınık durduklarına sırası belli hepsinin 

Nasıl biz motorun yaptığı köpüğü anlayamıyorsak siz de;
Nutella ile bütünleşen Asker Ekmeğin lezzet patlamasını anlayamazsınız
tamam mı ?

Ama deneyip bana dua edebilirsiniz.

Tarif 
Tarifi ilk kez açıklıyorum ve uyarıyorum adım adım her anına uymazsanız hiçbir şeye benzemez ben diyim.

1 dilim taze ekmek - kepek de olur beyaz da çavdar da
1 kavanoz Nutella - bu elzem :)
1 bıçak - kolay kullanılabilir olması önemli , sanat yapıyoruz bir nevi

Ekmekleri küçük lokmalar halinde elinizle bölün , sakın ha bıçakla kesmeye kalkmayın
İşte ekmekler oldu size Asker Ekmek
Ekmekleri böldüğünüz sıra ile üzerlerine birer bıçak nutella koyun , düzgünce sürmenize gerek yok bırakın dağınık kalsın
Ama sakın ha sakın ekmekleri dizdiğiniz ve Nutella sürdüğünüz sırayı bozmayın .
Şimdi tüm ekmeklere birer öbek Nutella bıraktıysanız şöyle bir arkanıza yaslanıp çayınızdan kahvenizden birkaç yudum alın.
Sonuçta ekmekler ve Nutella'nın özdeşleşmesi gerekli, onlara zaman verin.
Kendinizi de onları da hazır hissediyorsanız aman ha sırayı bozmadan en baştan bir asker ekmek alıp ağzınıza atın.
Sırayı bozmamamızın sebebi her Asker Ekmek'in Nutella ile aynı oranda özdeşleşmesi, bu adım emin olun çok çok önemli.
Şimdi sıradan teker teker yemeye başlayabilirsiniz.
Asker Ekmeklerinize göz dikenleri işinizin bittiği bıçak ile doğrayabilirsiniz.

Şahsen bizim evde henüz böyle bir teşebbüste kimse bulunamadı ,neden acaba ?

Tarif bitti çocukluğuma inmek isteyen olursa özelden yazsın ....
Hem sizin yok mu böyle tuhaf alışkanlıklarınız ?

25 Şubat 2014

Elini - Dilini - Beynini Korkak Alıştırma

Tuhaf bir dünyanın içerisindeyiz.
Ben; yazan, yorumlayan , paylaşan
Sen ; beni okuyan , izleyen ,yorumlayan.

Blog yazmak suya yazı yazmak gibi...
Yazıyı "Yayınla" ya bastığınızda sudaki hareleri izliyorsunuz köşeye çekilip.
Okuyanlar fikirlerini belirtsinler, gerekirse saçmalıyorsun desinler istiyorsun.

Twitter kadınlar matinesi gibi çoğunlukla , çok keyifli sohbetler ediyor
Dertlerimizi paylaşıyoruz.
Deneyimleri iletiyoruz vs

İnstagram başka bir dünya
Hayatımıza girdiğinden beri daha değişti her şey
Daha özel anlarımıza tanıklık eder olduk.
Anımızı paylaşır olduk ama tembelleşmekten de kendimizi alamadık.

Son günlerde dikkat ediyorum ,
O iki tıkla ekranda beliren kalp var ya işte o kalp aramıza mesafeler koydu.
İki tık yaptık geçtik
İki Tık yaptık geçtik
Yorum yapmanın güzelliğini , iletişim kurmanın hazzını unuttuk.

Bu alışkanlık tüm sosyal medya hesaplarımızda alışkanlık oldu ve fark ettim ki öylece okuyup geçiyoruz.
Bakıp geçiyoruz
İki tık yapıp geçiyoruz.

Halbuki düşündüklerimiz değil miydi bizi tanıştıran , arkadaş olmamızı sağlayan ?

Demem o ki ey okuyucu , izleyici ,takip edici , eş ,dost her kimsen ;
Sen yorum yapsan da yapmasan da ben yazmaya devam edeceğim ama yorum yapsan da fena olmaz hani ... 
Elinizi , beyninizi korkak alıştırmayın yorum yapın , eleştirin ...  
DİPNOT:  Size yapılan yorumlara da bir zahmet cevap verin...  

24 Şubat 2014

Samsung, Hayalinin Peşinden Gidenleri Arıyor

Samsung,dünya çapında ses getiren “Hayalinin Peşinden Git” kampanyası ile  tutkusunun peşinden koşanları başvuruya davet ediyor.

İstanbul, 07 Şubat 2014 - Samsung Electronics, tüm dünyada hayallerini ve tutkularını hayata geçirmek için teknolojiyi kullanan insanların sahip oldukları potansiyeli keşfetmeyi, paylaşmayı ve desteklemeyi hedefleyen “Hayalinin Peşinden Git” kampanyasını Türkiye’de başlattı. Başarılı mesleki kariyerleriyle tanınan ünlü mentorların da, başvuranlara fikir önderliği yapacağı kampanyaya başvuru için  www.hayalininpesindengit.com adresi ziyaret edilebilir. Kampanyaya başvurular 28 Şubat 2014 tarihine kadar devam ediyor.



“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasının kazananları, Samsung ve mentor desteğiyle potansiyellerini açığa çıkararak, hayallerini gerçeğe dönüştürme fırsatını yakalıyor.

Her gün, heyecan verici şeyler yapmak için Samsung ürünlerini kullanan insanlardan ilham alan kampanya; tutkulu kullanıcıları hayallerini ve fikirlerini paylaşmaya davet ediyor. Fotoğrafçılık, mutfak sanatları, spor ve girişimcilik alanlarında başvuruların kabul edildiği kampanyanın kazananları  projelerini hayata geçirme evresinde Samsung’un teknoloji desteğinin yanı sıra, aralarında Fotoğrafçı ve eğitmen Muammer Yanmaz, Kantin’in sahibi ve şefi Şemsa Denizsel, Spor spikeri ve yazarı Caner Eler ve B-Fit’in kurucu ortağı, girişimci ve Schwab Vakfı tarafından “2013 Yılının Sosyal Girişimcisi” seçilen Bedriye Hülya’nın da bulunduğu mentorlerin tecrübelerinden faydalanma fırsatı da bulacak.  

Samsung Electronics Türkiye Başkanı Yoonie Joung projeyle ilgili olarak;  “Samsung olarak teknolojinin, hayal gücüyle bir araya geldiğinde insanların hayatına anlam kazandırdığına inanıyoruz. Dünyanın dört bir yanında insanlar, Samsung teknolojisini kullanarak farklı ve yenilikçi başarılara imza atıyor. Ortaya çıkan hikayelerin yarattığı ilham doğrultusunda geliştirdiğimiz “Hayalinin Peşinden Git”  kampanyasını Türkiye’de hayata geçirmekten mutluluk duyuyoruz. Diliyoruz ki bu proje ile, Türkiye’deki tüketicilerimizin sadece kişisel tutkularını keşfetmelerine değil, aynı zamanda dünya üzerindeki diğer tüketicilere de ilham vermelerine yardımcı olacağız” dedi.

Katılım koşulları

“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasına  www.hayalininpesindengit.com adresinden ya da Samsung Türkiye Facebook sayfasındaki “Launching People” uygulamasından başvurmak mümkün. Başvurular, 28 Şubat 2014 tarihine kadar gerçekleştirilebilecek.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

21 Şubat 2014

#DamlaninPlaklari 23

Arada boş vermek lazım. 
İpin ucunu bırakıp beklemek lazım 
Ne demiş büyükler
Dönerse senindir , dönmezse hiç senin olmamıştır... 

Şarkının kaç senesinde yazıldığını bilmiyorum ama bu özgüven şimdi bile kimse de yok vallahi :) 

Bu 45'liğin bende ki değeri çok fazla çünkü üzerinde bir sürü şiir ve yazılar var... 
Kim bilir kimlerin elinden geçti... 

Resimlerin üzerine tıklayarak daha yakından görebilirsiniz.  



  

20 Şubat 2014

Eksik bir şey var

Malum taşınalı şunun şurasında 5-6 ay oluyor. Pek tabi evin eksiği bitmiyor.
Daha taşınmadan başladık 
mutfakta dolap eksik 
kombi eksik 
çocuklara dolap eksik 
banyoya o , bu , şu 
mutfağa ocak  

Taşındık hala bir şeyler eksik
Mutfağa masa 
Banyoya dolap 
Yatak Odasına kitaplık 
Hole halı 
Salona Avize  
hadi dedik bunlar zamanla hallolur ama hala bir eksik...

İçimiz nasıl içimizi yiyor anlatamam!

Çıldıracak seviyeye geldik artık , "bu evde bir eksik var ama ne?"  diye referandum başlattık o derece.

Ve dün gece Memo eve öyle bir şey ile geldi ki !

Sabah uyandığımızda artık hiçbir şey eskisi gibi değildi! 

Artık evimizin baş köşesinde  işte bu tanımlanamayan cisim vardı...

Buradan ızdırabımıza çare bulduğu için eşime sevgilerimi iletiyorum :)




19 Şubat 2014

Ay Resmen Taciz!

Geçenlerde akşam trafiğinin en janjanlı anında Mırtaza ile yoldayız yine...
Yine kulaklıkla lak lak yapmaktayım ...
Bir kurye gördüm sol aynadan ,motoru ile geçmeye çalışıyor.
Çok hassasımdır ,hemen sağa yanaştım.
Baktım biraz ilerledi ama yok geçemiyor, biraz daha sağa yanaştım.

Tam camımın yanına geldi , kaskı çıkarttı...
Burada bir es vermek isterim
Ben de isterdim kaskın altından bir Kıvanç Tatlıtuğ çıksın ama çıka çıka Şahin K. kılıklı bişi çıktı
Ben hala üzerime alınmayıp konuşmaya devam ederken
Bana bir şeyler söyledi , bir de göz kırptı devam etti.

İlk jeton düşmedi bende tabi müzik açık , telefonla konuşuyorum falan.
Eşimle konuşuyorduk o ara
Dedim ki " ay resmen taciz edildim az önce Memooo"
İlk tepkisi sakın inme arabadan oldu tabi ...
Ama zaten adam çoktan gitmişti.

Şimdi çok merak ediyorum bana ne dedi de ben duymadım 1
Ah ulen trafik açık olaydı ben seni bulup beynini delmez miydim bu da 2

Rahatlığa bak ya!

14 Şubat 2014

#DamlaninPlaklari 22


Hangimiz merak etmedik ki  ; 
Acaba karşımızdakinin düşüncelerini okuyabilseydik ne olurdu ? diye.
Bir keresinde en yakın arkadaşımın günlüğünü okumuştum - ne ayıp -
Ama son günlerdeki keyifsiz hareketlerinin altında belki de bana söyleyemediği bir durum vardı.
Belki okursam bir ipucu yakalar yardım ederim diye düşünmüştüm.
Ve o günden sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı, olamadı ....

Günlüğünde benim hayatlarında olmamdan artık yorulmaya başladıklarını yazmıştı.

Ne kadar pişman olduğumu hatırlıyorum
Keşke bilmeseydim dediğimi

O günden beri kimsenin hakkımda ne düşündüğünü merak etmedim.
Siz de etmeyin
Sonra altından kalkmanızın zor olduğu şeyler çıkabiliyor o taşın altından
Ya da o taş gelip kalbinizin orta yerine çörekleniyor, orada kalıyor ömrünüzce.

Öyle aklıma geliverdi işte ...


13 Şubat 2014

Meziki Otel devam ...

Ne diyorduk; Otelin olumsuzluklarına altın harflerle yazılacak şey tam da bu fotoğrafta gizli...


Yaşanmış bir hikaye ile açıklayayım.

Çok zengin bir adam düşünün sevgilisi ile kaçamak yapmak için sessiz sakin bu oteli seçmiş.
İsteyeceği en son şey tanıdık biri ile karşılaşmak olacaktır di mi ?

Aman Damla her otelde böyle bir risk var demeyin , devamını dinleyin ...  

Ama isteyeceği über süper en son şey sevgilisi ile duşunu alıp bornozları üzerlerinde ,bacaklarından iğrenç iğrenç sular akarken , kafasında havluları ile kaldıkları otelin tam ortasında tanıdık bir yüz ile selamlaşmaktır.
Allahım adamın suratı aklıma geldikçe fena oluyorum ,o görüntü kabusum oldu :)
Hani yanındakine mi yansa yoksa üzerinde bornoz ,ayağında kağıt terlik neredeyse her gün takım elbisesi ve elinde purosu ile sohbet ettiği insanla günaydın muhabbeti yapmak zorunda kalmasına mı bilemedi garibim.

Bu sahneden de anlaşılayacağı üzere otelde ortak banyo ve tuvalet var gençler!
Ve işin ilginci bence rezervasyon esnasında uyarılması gerekirken kimse size tek bir söz etmiyor.
Yazın belki katlanılabilir olan bu durum kışın ortasında gecenin bir yarısı üstelik buz gibi otelde  tuvaletiniz geldiğinde pek de hoş olmuyor.

Tüm hayalim bir kaç saat oturup kitap okumakken soğuktan odada oturamadığımızı da dipnot olarak iletmek isterim.

Hani sonra vay efendim insan bir uyarır demeyin. Aklınızın bir köşesine not edin...

Resimler bu muhteşem hesaptan , TIKLASANIZA :)






















12 Şubat 2014

Meziki Otel

Gittik , gidemedik
Yan yattı , çamura battı derken geleneksel sömestr tatilimizi Büyükada'da geçirmiş bulunmaktayız.
Bu kısa tatil Sosyal Medyanın cılkını çıkarttığımız bir tatil oldu ,takipte olanlar vardıysa yeri gelmişken özür dilerim.
Ama anladık ki ada bu mevsimde pek de doyurucu olmuyormuş. -Sıkıntıdan kendimizi sosyal medyaya adamış olabiliriz.-

Adada kalacağımız kesinleştiğinde butik otel araştırmalarına giriştim. İstedim ki farklı bir atmosfer olsun .
Ve Anastasia Meziki otelde karar kıldım.

En büyük tercih sebebim eski bir konak olmasıydı ve beni şaşırtmadı.
Otelin içine gerçekten hayran kaldım. Yüksek tavanlar , kocaman ahşap merdivenler ,o duvarlardaki boyamalar , cumbalı odalar ve daha fazlası...
Emin olun ki otel size görsel bir şölen sunuyor.


İnsanın bir kenara kıvrılıp günlerce etrafı izleyesi geliyor.
Biz rezervasyonumuzu son dakikaya bıraktığımızdan bahçe manzaralı  küçük odalardan birine kaldık ama buna rağmen odamız gayet ferahdı.

Şimdi ;
Deminden beri lafı eveleyip gevelemem otelin sahiplerinin güleryüzünden ama yazmazsam da olmaz.
Size otele gitmeyin demeyeceğim  hobi olarak yine gidin ama görsel olarak aldığınız hazzı hizmet olarak almayı beklemeyin.

Odamıza gittiğimizde ampulün patlak olduğunu gören beyefendi bize karşı odaya geçmeyi önerdi , baktı o odanın da ampulü patlak ampul getirip geleceğini söyledi ve gidiş o gidiş. Ertesi gün yürüyüşten döndüğümüzde  kapının önündeki masada ampul bulduk. Tanrının bir işareti olarak düşündük ve kendi ampulümüzü kendimiz değiştirdik :)

Otelde 4 kişi olduğumuz Cumartesi sabahı yediğimiz tozdan beni yıka yazabileceğiniz masada ki kahvaltı  kurumuş 2 çeşit peynir , bayat ekmek ve buz gibi haşlanmış yumurtadan ibaretti. 4 kişiye bile uyandıklarında en azından yumurtalarını nasıl istediklerini sorup bir sıcak yumurta verilemiyorsa kusura bakmasınlar o otele bir gelen bir daha gelmez...
Pazar sabahı olduğunda ise açık büfede reşoları gördüğümüzde dedik ki "bu sabah kalabalık en azında  sıcak yumurta yiyeceğiz " ama nerde... Reşolar yanmıyordu ve yine buz gibi yumurta bizi bekliyordu.
Belki rahatsızlığımızı anlarlar diye yumurtayı mikrodalgada ısıtmalarını rica ettik. Onlarda ısıtıp geri getirdiler.
Aç parantez bir turizmci olarak bana böyle bir istek gelse misafirden yumurtayı alır yerine taze yapılmış yumurtayı getirir, sizin için yeniden yaptık der o misafiri mutlu ederim kapa parantez 
Konakladığımız iki günün sabahında da çocuk çığlıkları ile uyanmamızı da olumsuzluklar arasına gümüş harflerle yazmak isterim.
Neden gümüş dediğinizi duyar gibiyim.
Çünkü altın harfleri şu resimde ipucunu görebileceğiniz detaya bıraktım. Haydi biraz beyin jimlastiği yapın bakalım ne olabilir ?



Bu -arada ilk fotoğraf hariç- bu muhteşem fotoğrafları  benimle paylaştığı için canım arkadaşıma teşekkürü borç bilirim. Burada daha nice güzellerini paylaşıyor bence siz de kaçırmayın derim..

Sorunun cevabı yarın ...

07 Şubat 2014

#DamlaninPlaklari 21


Uzun zamandır da yağmur yağmadı , için kurumuştur şimdi senin bak su getirdim.
Ses yok 
Dur şöyle oturayım da az konuşalım.
Burası da nasıl soğuk , nasıl duruyorsun? Ama sen üşümezsin zaten
Ses yok 
Bugün bütün günümü sana ayırdım. Hatta bak salatamı bile yanımda getirdim , dışarıda yemeği içim almaz bilirsin. O yeşillikleri nasıl yıkadıkları belli değil.
Ses yok.
Hayret sen kızardın böyle şeye, paramız mı yok canım en güzel yerde gider yeriz yanında yemek taşımak da neymiş derdin. Neyse daha buradayız nasılsa hemen yer kaldırırım...
Ses yok. 
Saçlarımı fark etmedin! Senin sevdiğin gibi kestirdim. Gerçi çok dağıldı gelirken baksana rüzgar nasıl delice esiyor.
Ses yok.
Şimdi iyi de gece daha da şiddetleniyordur herhalde. Ben evde bir ses olsun diye pencereleri açık bırakıyorum artık. Gerçi kapıyı açık bırakmayı düşündüm ilk başlarda ama...
Pencereden giren rüzgar garip bir şarkı söylüyor gece , insan kendini yalnız hissetmiyor. Burada da öyle mi geçiyor geceler?
Ses yok.
Sahi sana da şarkı söylüyor mu rüzgar?
Ses yok.
Bir keresinde en çok yalnızlıktan korkarım demiştin bana, hep aklımda. Ne çok üzülmüştüm bir bilsen. Ben en çok sensizlikten korkardım çünkü ...
Şimdi kendi sensizliğime üzüleceğim yerde senin yalnızlığına son veremediğime üzülüyorum , ne tuhaf.
Ses yok. 

Demem o ki sevdikleriniz hayattayken konuşun onlarla , gün gelir de alır başınızı giderseniz zaten diyaloglar monoloğa dönecektir. Hazır hayattayken sohbet edin , tartışın , konuşun... Bir tek ölüler cevap veremez , hala hayattayken bu acıyı onlara yaşatmayın.

Kendime not: Sabahları mezarlıktan geçmekten vazgeçersen her sabah aynı teyzeyi  aynı mezarın başında konuşurken görmek zorunda kalmaz ,her sabah türlü senaryolar yazmazsın!

06 Şubat 2014

Kitap Hırsızı–Film

21038666_20130913143844081.jpg-r_640_600-b_1_D6D6D6-f_jpg-q_x-xxyxx

Böylesi güzel bir hikayenin kitabını yarım bırakmış olmaktan dolayı utansam da yazım şeklini hatırladıkça  kendime hak vermiyor değilim.

Kasvetli bir öğleden sonra internette gezerken rastladım filmine.


Geçen haftalarda Geoffrey Rush hakkında yazdığım yazının hemen ertesi günüydü , dayanamadım izledim.  - Ne var canım daha gösterime girmeden izlemişsen ,siz hiç kaçak bir şey yapmıyor musunuz? Gülümseme -

geoffrey rush

 

Dediğim gibi kitabı okumadığım için mukayese edemeyeceğim ama filmi çok sevdim.

Liesel evlatlık olarak verildiği ailenin yanında okumayı öğreniyor ve kelimelerin sihirli dünyasına adım atıyor. Kitaplar , o ve bodrumlarında saklanmak zorunda olan Yahudi Max arasında büyük bir bağ yaratıyor. Almanlara ve Almancaya olan gizli sempatimin de katkısı var ama Liesel ve hayatını en önemlisi de Liesel in bir mezarcının cebinden düşen kitabı çalması ile başlayan kitap sevdasını hangi noktada sonlandırdığını izlemeye bayıldım.

kitap hırsızı film

Hikayeyi bir ölüm meleğinin gözünden izlemek –okumak- ve dinlemek insanın tüylerin ürpertse de kitapların yolları , hayatları nasıl aydınlattığını bir kez daha hatırlamak içimi ısıttı.

Ölüm Meleği demişken hangi basım hangi ülke bilmiyorum ama internette gezerken gördüğüm kitabın bu kapakla basılmış hali çok hoşuma gitti;

TheBookThief

 

Almanya ,Hitler Dönemi ,Yahudi Soykırımı klişeler arasında çok etkileyici bir hikayeydi. Görüntüler, oyuncular şahaneydi. Ben bu Geoffrey Rush ı geç keşfettim ama hayranlıkla takipteyim. Yine en en sevdiğim karakter oydu , yine harika ötesiydi.

Kitabı benim gibi yarım bırakmışlar varsa filmini izlemeden hemen kaldıkları yerden devam etsinler. Emin olun değecek!

Gösterime girdiğinde – Nisan 2014- sinemada da izlemek istiyorum. Eminim siz de ben de gözyaşlarımızı tutamayacağız…

05 Şubat 2014

Ada Ekmeği

Sosyal medyayı aktif kullanıpta Bozcaada'dan evimize gelen Ada Ekmeğini duymayan kalmadı sanırım ama sadece blog okuyucuları için buradan da haberdar etmek istedim.
İstedim ki böylesi değerli bir lezzetten mahrum kalmayın. Böylesi de paylaşımcıyımdır :)

Ada Ekmeği ile tanışmamız İnstagram aracılığı ile oldu. Ekmeğine kavuşan herkesin paylaşımlar ile merakım daha da alevlendi ve denemeye karar verdim. 
Mail adresine Ada Ekmeğini istediğinizi belirten bir mail atmanız hikayenizin başlaması için yeterli oluyor ben de böyle başladım. 
Ali bey - ekmeklerine aşık insan- ilk önce Ada Ekmeği ile ilgili bilgilendirici bir mail attı. Daha önce bir ekmek üzerine böylesi uzun bir yazı okumamıştım. Okuyun , pişman olmazsınız! 

Okuyun ki bunun aslında nasıl kutsal bir iş olduğunun farkına varın. 
Sonrasında ben ekmek seçimimi ilettim. 4 çeşit ekmek seçeneğiniz var ; 
- %100 tam Buğday 
- Cevizli tam buğday 
- %100 tam Çavdar 
- Cevizli tam çavdar
Ben ilk tanışma için uygun olacağını düşündüğümden 1 Tam Çavdar , 1 Tam Buğday siparişi verdim. 
Ekmeklere öyle hemen ulaşamıyorsunuz. Bir bekleme listesi var , siparişinizi verip sabırla beklemeye koyuluyorsunuz. 
Ekşi Maya'nın ciddi bir büyüme serüveni var. Buna şahit olmak için Ali Bey'İn İnstagram hesabını takibe almanızı öneririm. 


Ada Ekmeği elinize ulaştığında üzerine neden bu kadar söz söylenmiş olabileceğini anlıyorsunuz. Ali bey ekmeklerini öyle güzel paketleyip bir de yetinmeyip bildiğiniz bebek gibi kundaklamış olarak yolluyor. Yollarken de fotoğrafını da sizinle paylaşıyor. Ne nazik bir düşünce! 


O kadar ki şahsen ekmeğin ufak bir parçasını ziyan etsem Ali Bey hızla gelip elime çarpacakmış gibi hissettim.  Hey Ada Ekmekçileri ne olur bir tek sen değilsin böyle hisseden deyin :)

Bir de karşılıklı güveni öylesi unutmuşuz ki bana ilk duyduğumda tuhaf gelen bir ilkesi var kendisinin ekmekler size ulaşmadan para kabul etmiyor. 

Sonuç olarak kendiniz için iyi bir şey yapmak isterseniz Ada Ekmeği güzel bir başlangıç olacaktır efendim. 

Bedeninizden önce gerçekten emek verilen besinler tüketmenin ne kadar değerli olduğunu unutmuş ruhunuz beslenecek , tecrübe ile sahiptir...  

İletişim için : alierol78@gmail.com  Bu kıyağımı da unutmayın :))



Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe