29 Mart 2014

Kabuk Adam - Aslı Erdoğan

Aslı Erdoğan ve kitapları kapak tasarımları ile dikkatimi çekmişti ilk başlarda. 
Sonrasında bir Kabuk Adam fırtınası koptu gitti. 
Kitap 
Bazen insana hiçbir şey hatırlamak kadar acı veremez , özellikle de mutluluğu hatırlamak kadar. Unutamamak. Belleğin kaçınılmaz intikamı. Herhangi bir iz taşınıyorsa eğer bu bir zamanlar bir yara açıldığındandır. 
gibi çarpıcı bir cümle ile başladığından, aslında hepimizin çocuklukta yaşadığı kof , içi boş , aptal bir yaz aşkından farksız devam edeceğini düşünmemiştim.

Yazarın ilk romanı Kabuk Adam ve bence yazar ilk kitabında hayal dünyasını kullanmaya cesaret edemeyip yaşadığı bir hikayeyi anlatmış bize. Ben öyle hissettim yani.
Cümleleri çok sihirli yazarın  ama aynı şeyi hikaye için söyleyemeyeceğim. Eminim sonraki kitaplarında eğer ki bu çekincelerinden arındıysa muhteşem eserler ortaya koymuş olabilir.

Hikayeden kısaca bahsetsem fena olmayacak sanki
Türk fizikçi kızımız bir fizik kampı için Karayipler'de bir adaya gider. Cennet gibi bir yerde günlerce sürecek fizik toplantıları arasında deniz kenarında deniz kabukları satan zenci "Kabuk Adam" ile tanışır. Suç oranının ciddi yüksek olduğu bu adada "Kabuk Adam" ile olan arkadaşlığı bir başkaldırı mı yoksa bir intihar girişimi midir bence kendi de farkında değildir.

Kitap 140 sayfa ve benim 1,5 haftamı aldı. Aynı zamanlarda okumaya başladığım Elif "sonunu böyle beklemiyordum" demese dün akşam oturup da kalan 50 sayfayı da okuyamazdım.

Hayatın bizlere verip verebileceği tek ödül , tek armağan ,sevgi dolu bir insandır ve biz böyle bir insanı , ilk fırsatta katlederiz. 

Özellikle belirtmek isterim ki kitabı kurtaran tek yeri son 20 sayfası bence, sırf bu sayfalar için bile okunmaya değer gerçekten. Keşke bu hız, heyecan ve burukluk  ilk sayfalara da azıcık yansıyabilseymiş.





28 Mart 2014

#DamlanınPlaklari 27

Milletçe sıyırdığımızdan mütevellit işe yaramayacağından emin olsam da -mış gibi yapabilmenizi dilerim.

Boşver- miş gibi 

Hayat normal-miş gibi 

İçiniz şişme-miş gibi 

Plak  kaydımı Youtube'a yüklemek yasaklanma-mış gibi 



Ajda Pekkan - Boşvermişim Dünyaya from Damla şahin on Vimeo.

Plak canım blogger arkadaşımın hediyesi. Elif'cim tekrar teşekkür ederim.

27 Mart 2014

Kim Demiş

Dün bütün akşam Can'a aldığımız çalışma masasını düzenledik.
Yaptıracağımız kitaplığın hayalini kurduk çünkü pek tabi kitapların yarısından çoğu kutularda sürünüyor hala.
Ne çok kitabı varmış meğer bu yaşta vallahi gurur duydum kendisi ile  :)


Twitter hesabı açtık kendisine, malum yasak olunca hiç alakası olmayan minikleri bile cezbetti Twitter.
Çook cool takılıyoruz orada.
Ne yazılıyor twittera dedi
Dedim o an ne düşünüyorsan , ne hissediyorsan yaz
İlk tweeti ;

Türkçe'den 100 , Hayat Bilgisi'nden 95 almış onun haberini verdi büyük hevesle
Matematik?  dedim
fhjjkolkmbn dedi.
25 almış öğrendim sonra. Sınavda kağıdını yetiştiremediğini söylemişti zaten. Arka sayfayı hiç yapmamış.
3. sınıf çocuğuna da öğretmeni dememiş neden bitiremedin bir sorun mu var vs.
Olsun dedim , çalışırız beraber.
Her konuda süper olamazsın ...

Cumartesi günü için plan yaptım ben dedi.
Evi toplayacakmışız , o bana yardım edermiş , sonra ödevleri bitirir vaktimiz kalırsa kitap okurmuşuz.
Acıktığımızda evden çıkar balıkçıya gidermişiz , tiyatro zaten balıkçıya yakınmış.
Tiyatro çocuk oyunu değilmiş di mi ? Sıkılıyormuş çocuk oyunlarında , konusu neymiş gerçekten çok mu uzun sürüyormuş , Müziksiz Evin Konukları kadar komik miymiş? (Şark Dişçisi'ne gideceğiz umarım sever)
Bu Cumartesi çok güzel olurmuş ona kalırsa ...

Susmadı ...
Uyumadı ...
Sızdı ...

Ben de dün yazdığım mim yazısında kimsenin pasaklı olduğumdan şüphe etmemiş olması içimde derin yaralar açsa da (taş attım geldi mi)  çalışma masasını toparlayıp öylece çıktım odasından :)

Başlığı niye öyle attım hiçbir fikrim yok. Kim demiş yazı ile başlık aynı şeyi anlatmalı  diye ?



26 Mart 2014

Mim Sevengiller


Blog yazmaya başlamadan önce bir çok blogu bu mimler sayesinde tanımıştım. Her ne kadar bu günlerde burnumuzdan kıl aldırmayıp "ay mim mi ne banal" triplerine girmiş olsak da ben severim mim okumayı da cevaplamayı da be!
Canım Oytunla Hayat  , Biricik Deeptone  ve sevgili RenkliHayaller beni mimlemiş. Çok teşekkür ederim arkadaşlar :)
Mim okumayı sevenler buyrun , sevmeyenler yarınki yeni yazıya beklerim :)

 1- Neden blog adın ?
Yazılarıma bile başlık bulurken karnına ağrılar giren benim blog adımı bulma serüvenim ortalama 3,5 ay sürdü. Blog yazmaya başlayacağım fakat bir isim bulamadım diye ağladım durdum , ve bir gün bir ışık yandı :)
Blog adımı ilk yazımda anlatmıştım buradan okuyabilirsiniz.

 2- Hayat felsefeni belirleyen söz nedir?
 Sadece ben. Kalbimi duyuyor ve insanları tanıyorum. Gördüklerimden hiçbiri gibi yaratılmamışım. Yaşayanlardan hiçbiri gibi yaratılmamış olmadığıma inanmak cüretini gösteriyorum.Öteki insanlardan daha iyi değilsem bile hiç olmazsa başkayım. J.J.Rousseau

3-Kendinle ilgili 3 doğru 1 yanlış 4 şey nedir?

  1. Deli dağınığımdır. Kimine göre pasaklı bile sayılabilirim. 
  2. Mağaza mağaza gezip kıyafet alışverişi yapmaktan nefret ederim. Bundandır dolaplar dolusu kıyafetim olmadı hiç. Sıkıya gelince de oturur ağlarım giyecek bir şeyim yok diye. 
  3. Bir insanı sevmediysem doğru anı bulduğumda kesin bunu ona söylerim , söylemesem de illaki fark ettiririm zaten. 
  4.  Uzun yolculuklardan nefret ederim. 
Haydi bulun bakalım hangisi yanlış :)

Çalıkuşu Mimi

Çalıkuşu şu sözlerle başlar kitabına
Dördüncü sınıftaydım. Yaşım on iki kadar olmalı. Fransızca muallimimiz Sör Aleksi, bir gün bize yazı vazifesi vermişti. "Hayattaki ilk hatıralarınızı yazmaya çalışın. Bakalım neler bulacaksınız? Sizin için güzel bir hayat temini olur," demişti.
Bak hatırlayınca tekrar okuyasım geldi kitabı.
Şimdi gelelim mime ;

*İlk anılarınız neler ? Hangi yaşa kadar inebiliyorsunuz?
İlk anılar deyince aklımda beliren net resimler var
4-5 yaşlarında anneannemin evindeki Keloğlan , Ayşegül kitaplarım ve onları ezberleme çabalarım , kokuları hala burnumda. Bir de Tati  tati dum dum diye bir kitabım vardı kayıp ama ne severdim ah bir bulsam :(
5-6 yaşlarında elimde makas saçlarımı kesip Küçükanneanneme yakalanışım ,nasıl korkmuşsam :)
Anasınıfında 23 Nisan'da koskoca sahada kürsüye çıkıp şiir okuyuşum. Ama şiiri tüm herkese totomu dönüp annemleri bulup onlara okuyuşum :P Ne sen çık oku o yaşta o kadar insana bakalım ...
Daha derinlerde hep anlatılanlardan hafızada kalanlar var sanki.

Ben de gerçekten cevaplarını merak ettiğim kişileri mimliyorum , hadi bakalım ;

Canımın içi Yan Gel Yat Üniversitesi
Cevaplarını en merak ettiğim isimlerin başında sevgili  
Yeni tanışıp severek takip ettiğim  Meltemin Evi 
Tatlı dilli şirin insan Gülçince 
Pek sevgili Ahu Kader 
Bu sabahki postu ile gözlerimi ışıldatan sevgili Bir 
Ve Anne! Bloguna dön artık :) Bir Ayda Masalı



21 Mart 2014

#DamlaninPlaklari 27

   

               Ağlarken burnumuz kızarmasa hepimiz çok güzel insanlarız aslında

Bir de yılların hesabını yapmasak
Hatta sevmediklerimizi seviyor-muş gibi davranmasak
Ve pek tabi  gerçekleri duymaktan böylesi ölesiye korkmasak

Sonra içerken sarhoş olmasak
Masalarımız hep dost dolu , gözyaşlarımız  kahkaha güdümlü olsa

Nasılsın dediğinde "kötüyüm" de diyebilsek.
Hep diyebildiğimiz insanlarla dolsa hayatımız

Gözlerimizi kapasak , odaklansak ...
Belki birkaç sihirli söz
Misal "çok özledim , çok özledim , çok özledim"
Hop! Yanımızda olsa sevdiğimiz

KEŞKE GERÇEK OLSA ... 

 

17 Mart 2014

Yıl Dönümü

10 yıldır evliyiz. 
Gel de bize sor nasıl evliyiz :) 

Evlilik bir denge meselesi ;


Tek bir örnek verip susacağım.... 

Bundan birkaç gün önce Memo durup dururken dedi ki 
"Ya aşkım bu yıl bir değişiklik yapıp evlilik yıl dönümüzde şöyle güzel bir plan yapalım. Yurtdışına bile gidebiliriz 2 günlüğüne ya da en kötü başbaşa yemek yiyelim. "

İnanmış adam adamış kendini ... 

Ben " Evet aşkım ya süper olur, ne yapsak acaba ? Kaçıncı yıl olacak şimdi ?" 

Hesaplamalar yapılır ... 

Memo "Vay be 10. yıla gireceğiz!   "

Aradan bir kaç dakika geçer... Bir sessizlik ... 

Memo bombayı patlatır....
Aşkım tarih neydi? 
Buradaki bomba zannetmeyin ki Memo'nun tarihi hatırlamaması !
Buradaki asıl  bomba benim cevabım;
Bilmiyorum ki canım ya akşam eve gidince evlilik cüzdanına bakarım. Mart ayı olduğuna eminim ama gününü ben de hatırlamıyorum :)

Ve sonuç ; Kahramanımız eve gittiğinde evlilik cüzdanını bulamaz... Konuşmanın üzerinden haftalar geçmesine rağmen ikisi de hala kimse evlilik tarihini hatırlamamaktadır...

Dip soru: Evlilik cüzdanı nereden çıkartılıyor  bilen var mı ?

Bomba soru : Okuyup da evlilik tarihimizi hatırlayan varsa sevabına yazabilir mi? :)

Ama Gülmeyin Ama! 
 

LINE İLE ÖZGÜRCE KONUŞUN

LINE’da kullanıcı bilgi ve görüşmeleri 3G, 4G ve Wi-Fi dahil tüm ağlarda şifreleniyor!


Yoğun iş temposu, şehirleşme ve hızlanan yaşam bizleri dijital dünyada sosyalleşmeye yöneltiyor. Bu alanda bilindik sosyal medya kanallarının yanı sıra ücretsiz mesajlaşma, ücretsiz sesli ve görüntülü arama gibi birçok hizmeti bir arada sunan mobil mesajlaşma platformları da öne çıkıyor. Aile bireylerinden arkadaşlara kadar hayatımızdaki herkesle her an paylaşımda bulunduğumuz bu platformlarda kullanıcıların dikkat ettiği en önemli özelliklerden biri de güvenlik sistemleri. Bu anlamda rakiplerinden ayrılan LINE’da kullanıcı bilgi ve görüşmeleri 3G, 4G ve Wi-Fi dahil tüm ağlarda şifreleniyor. LINE’ın iç denetim yönetimi alanında üç uluslararası sertifikaya (SOC2, SOC3 ve SysTrust) sahip olan ilk mobil mesajlaşma uygulaması olması da güvenlik standartlarına verdikleri önemin bir kanıtı niteliğinde.


Telefon Numaranızı Gizli Tutun


LINE’da kendinize özel bir ID belirleyerek telefon numaranızı kimselere vermeden iletişim kurabilirsiniz. Sizi LINE ID’nizi kullanarak ekleyen kişiler telefon numaranızı göremezler. LINE ID’nizi belirlemek için Diğer/Daha Fazlası > Ayarlar > Profil menüsünü kullanabilirsiniz.


Telefon numaranıza sahip kişilerin LINE arkadaşları listesine otomatik olarak eklenmek istemiyorsanız “Başkalarının Eklemesine İzin Ver” seçeneğini kapatabilirsiniz. Böylece sizi sadece LINE ID’nizi paylaştığınız kişiler ekleyebilir.



Tanımadığınız Kişilerin Sizi Rahatsız Etmesine Engel Olun


Anlık mesajlaşma uygulamaları kullananların korkulu rüyalarından birisi de yanlışlıkla alakasız bir mesajlaşma grubuna eklenmektir. LINE’da tanımadığınız kişilerin bulunduğu bir grup sohbetine davet edildiğinizde grupta bulunan kişiler telefon numaranızı göremiyor.


Tanımadığınız bir kişi size mesaj attığında LINE otomatik olarak  “Ekle”, “Engelle” ve “Şikâyet et” seçeneklerini sunuyor. Eğer size mesaj gönderen kişiyi tanımıyorsanız kolayca engelleyebiliyorsunuz.



Telefonunuz Yanınızda Olmasa Da Mesajlarınızı Koruyun


Yazışmalarınızı meraklı gözlerden korumak için LINE’a şifre koyabiliyorsunuz. Diğer/Daha fazlası > Ayarlar > Gizlilik ayarlarından “Şifre Kilidi”ni kullanarak LINE’ın her açılışta şifre sormasını sağlayabiliyorsunuz.



Ayrıca “Sohbet Odası Ayarları”ndan tüm sohbet geçmişinizi ve sohbetler içerisinde paylaştığınız tüm dosyaları tamamen silebiliyorsunuz.


Bir arkadaşınız LINE’dan size mesaj yazdığında bildirimin ekranda mesaj okunacak şekilde belirip belirmemesi ile ilgili ayarlarınızı da istediğiniz gibi düzenleyebiliyorsunuz. Bildirim ayarlarında yer alan “Önizleme göster” seçeneğini kapattığınızda, yeni bir mesaj geldiğinde ekranda gelen mesaj yerine “Bir mesajınız var!” yazısı görünüyor.



Paylaşımlarınızı Gizleyin


LINE’ı rakiplerinden ayıran bir diğer özelliği de ileti, fotoğraf, video, bağlantı gibi paylaşımların yapılabildiği, sosyal medya yapısına sahip Timeline ve Home özellikleri. LINE’daki Timeline ve Home hareketlerinizi yalnızca arkadaşlarınız görebiliyor. Ancak burada da iletilerinizin kimler tarafından görüntülenebileceğini belirleyebiliyorsunuz.


Timeline’ınızda paylaşmak istediğiniz iletinizi hazırlarken alt menünün en sağında bulunan “Kişiler” sembolüne tıklayarak iletinizin gizlilik ayarlarını yapabilirsiniz.



Nerede, Ne Zaman İsterseniz Güvenle Konuşun, Mesajlaşın!


LINE'ı tüm akıllı telefonlarda (iPhone, Android, Windows Phone, Blackberry, Nokia), tabletlerde ve hatta bilgisayarınızda bile kullanabilirsiniz.


Kullandığınız cihaza uygun LINE indirmek için: http://line.me/tr/download

Bir boomads advertorial içeriğidir.

15 Mart 2014

Golem ve Cin

Ne kadın ne erkek …
Ne ölü ne diri …
Masalımız Ateş ve Toprakla ilgili…

En son ne zaman kendiniz için bir masal okudunuz bilmem ama
Ben bu haftayı rüya gibi bir masal ile kapattım.
Hem de ne rüya!
Kimi zaman toz pembe kimi zaman karabasandan hallice…


Hikayemiz çok zengin fakat mutsuz bir adamın kendine bir Golem istemesi ile başlıyor. Pek tabi kötü büyücü de bu isteği karşılıksız bırakmıyor.
Otto Rotfeld Golem’den beklediklerini o kadar kendinden emin sıralıyor ki şaşırıyorsunuz.
İster istemez ben olsam ne isterdim diyorsunuz. Ben de dedim. Ama henüz listeyi bitiremedim :)

Buraya kadar Golem’in ne olduğunu bilmeyen benim gibi birileri var ise açıklamak isterim. Zira öğrendikten sonra kitap bana daha da heyecanlı  gelmeye başladı…
GOLEM : Golem efsanelere göre kilden yada topraktan yapılma , ruhu olmayan bir canlıdır.  -wikipedia-

Cin ise bizim kültürümüzde de korkulan bir karakter olduğundan pek sempatik anlar yaşadık sayılmaz kendisi ile ama bazı yerlerde de kendisine şapka çıkartmadım desem yalan olur hani!


Hikayeye dönersek ;
Kendisinin de hatırlamadığı bir sebep ile Suriye’de bundan yaklaşık olarak  bin yıl önce bir ibrik içerisine hapsedilmiş Cin şans eseri Newyork’da bir kalaycı tarafından  esaretinden  kurtulur.
Tam da aynı dönemde Konin’li  sahibi tarafından okyanusun tam da ortasında sihirli kelimeler ile  canlandırılan Golem Newyork’a doğru yola çıkmıştır.
Sihirli Çöl hikayeleri , yüzyıllık sırlar , ateşten cinler, topraktan golemler , büyücüler, hahamlar ,iyi insanlar ve pek tabi kötü kalpliler.
Sizce bu masalın sonunda hep olduğu gibi iyiler mi kazanacak ?

Okumadan bilemezsiniz…

* Doğan Kitap ve Bumerang'a teşekkürlerimle.

14 Mart 2014

#DamlaninPlaklari 26

Bir varmış bir yokmuş 
Kelimelerin anlamlarını yitirmeye başladığı bir ülke de  günlük tutmaya çabalayan insanlar varmış.
Bu ülke de öyle şeyler oluyormuş ki 
Bir an gelmiş hiçbir söz günlük tutan o kişinin  içindeki boşluğu anlatmaya yetmemiş. 
İşte böyle zamanlarda iyi ki şarkılar varmış .... 

  


12 Mart 2014

Üç nokta

Bir sağa bir sola döndüm
Defalarca gittim Can'a baktım
Baktıkça yavrusunu uyurken öpemeyecek anneleri düşündüm , utandım.
Sonra oturdum bir sürü pos-it e notlar yazdım.
Bazısına sadece #BerkinElvan
bazısına #katilvar 
bazısına da hani beyni hala basmayanlar varsa
Dün bir çocuk öldü. Adı Berkin Elvan.15 yaşındaydı ..
Katili bir polis! O polise vur emrini vereni tanıyorsun baş harfi RTE , hala mı anlamadın ? 
 diye açıklayıcı notlar yazdım.

Yolumun üzerindeki her noktaya yapıştırdım!

Belki hayattan haberi olmayan bir teyze bir dua okur Berkin'ime kim olduğunu bilmeden.
Belki birileri utanır içinde ki nefretten kinden.
Belki düşünür birileri ölümleri durdurmak için ben ne yapabilirim diye.


08 Mart 2014

Einstein , Ön yargı ve Bir yazar üzerine...

Ne muazzam klişedir değil mi "ön yargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha zordur " derler.
Ama boşa derler ..

Hey Einstein
ben kendi ön yargımı parçalayabiliyorum rahat uyu ! 
Öyle atom falan da parçalamama gerek kalmadı hani , söyleyeyim de :)
Bak bir de gülüyor ya...

Popüler yazarlara olan antipatim beni genellikle yanıltmamıştır.
Bana göre yazar dediğin mümkünse sadece kitap yazmalı , özel hayatı ile ilgili bilgiler paylaşmamalı tabiri caizse çok ayak altında dolaşıp göze batmamalıdır.

Her hafta -sanırım her hafta- gazetede koskoca bir öykü paylaşan Ahmet Ümit'den bahsediyorum.
Hani şu mütevazı kişiliği ile çok sevilen
İnsanların yazdıkları kadar kendisini de çok sevdiği yazar Ahmet Ümit'den .
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi kitabı yayınlanmadan fırtınalar kopan
Kitabında Gezi'ye verdiği destek ile gönüllerde bir kez daha taht kurmuş Ahmet Ümit.

Özür Dilerim ... 
Böyle de saygılıyımdır.

İlk tanışmamız Patasana ile oldu ama senin haberin yok.
Kitaba duyduğum antipatikliğin cep boy olmasından da kaynaklanabileceğini biraz geç fark etmiş olmakla beraber , geç olsun güç olmasın diyorum.







Ön yargılarımı yıkmama yardımcı  roman                 "Beyoğlu'nun En Güzel Abisi " az önce bitti...
Hani kitap bir cinayeti anlatıyor vs. falan ama beni en çok son iki sayfası etkiledi.





Okumayanlar için kısaca bahsetmek isterim ;
Roman İstanbul Tarlabaşı'nda  yılbaşı gecesi işlenen bir cinayeti anlatıyor.
Herkesin sanırım yakından tanıdığı fakat benim ilk kez tanıştığım Komiser Nevzat ve ekibi cinayeti aydınlatmaya çalışıyorlar.
Romanda zaman zaman Gezi Parkı olaylarına , zaman zaman da bu olaylarda polisin tutumunun sertliğine değiniliyor.
Klasik bir cinayet romanından sanırım en büyük farkı bizi güncel yaşamın içinde tutması.
Kitapta okurken çok etkilendiğim cümleler oldu.
Ama  ben kitaptaki cümleleri çizmeyi de not etmeyi de sevmem.
Ya şurada bir cümle okumuştum der tüm kitabı satır satır karıştırırım.
Bunun için her şeyi devletten beklemeyin , kitabı okuyun.

Ben mesela karakterleri çok kafamda oturtamadım siz okuyun bakalım kim neye benziyorlar bulabilecek misiniz?

Katil Uşak değil ama en azından tahmini zor biri , hiç aklıma gelmemişti başlarda.

Özetlersek ;
* Ahmet Ümit hala yere göğe sığdırılamayacak bir yazar değil gözümde ama bir-iki romanını daha okumak istiyorum tavsiyeniz var mı?
* Katili bulmak için uykusuz kalıp saatlerce okumanızı sağlayacak bir tempo yok , kendi rekorumu kırarak 10 günde bitirdim!
* Yukarıda da söylediğim gibi karakter anlatımları çok çok zayıftı bence. Okuyup da Engin'i , Nazlı'yı , Barbut İhsan'ı ve hatta Tarık'ı gözünde canlandırabilen var mı ?

Beni güzel bir Algan Sezgintüredi romanı paklar ... Cinayet romanlarını sevenlerdenseniz tavsiyemdir. Katilin Şahidi romanını çok severek okumuştum. Burada yazmıştım... Aaaa yazmamışım ben o kitabı :D O kadar da beğenmiştim halbuki çok hayret!
Siz şimdi bu eleştirel yazıyı  (ben eleştirdim ya Ahmet Ümit yazarlığı bırakacak sanki)  okuyuverin ben size Katilin Şahidi isimli keyifli romanın tavsiye yazısını yazmaya başlayayım...

Pek Sevgiler
Çok Saygılar





07 Mart 2014

#DamlaninPlaklari 25



Küçük bir balkondu aslında
Baştan sona 10 adım ya var ya yok !
Gözünüzde büyütmeseniz iyi edersiniz 10 adım dediysem henüz 9-10 yaşındayım ...

İlk gördüğümde geceydi
Sanırım biraz da soğuktu hava, nasıl korkunç gelmişti...
Ev boş , kocaman bir balkon , kapkaranlık gökyüzü ve belki biraz gök gürültüsü
Ben çok korkarım gök gürültüsünden  , sizi bilemem...
Allahım demiştim ben bu balkona adımımı atamam ki!

Sonra biz o eve taşındık , yerleştik ve bahar geldi
Bir gün korktuğum o balkon bana o kadar güzel göründü ki bir baktım balkondayım ...
Ama nasıl heyecanlı , sanki az sert bassam yere balkon çökecek öyle ürkek
Bir ses duydum o an
Dalga sesi ...
Boyumun yettiğince tentelerin arasından uzattım kafamı

İşte orada
Dünyanın en güzel manzarası ...
Bir sandalye çektim ama kapıya yasladım , hani düşersem kapıdan içeri düşeyim diye
-Peh matematik zekamı hafife alanlar utansın-

Bacaklarım titreyerek çıktım sandalyeye
Sırtımı da kapının pervazına yaslamayı ihmal etmedim

O anı hiç unutmuyorum
Uçsuz bucaksız bir deniz vardı orada
Hani elimi uzatsam tutacağım o kadar yakın
Nasıl dalgalı
Nasıl hırçın
Kıyıdaki kocaman kayalıklara vurdukça dalgalar bembeyaz oluyordu etraf

O an anladım korktuğum gök gürültüsü  değil bu dalgaların kıyıya vururken çıkarttıkları sesti.

Günler boyu denedim
Hep daha yakına koydum sandalyemi
Hep daha fazlasını  gördüm denizin , dalgaların , köpüklerin

Ve bir gün işte tam da balkon demirlerinin yanında çıktım sandalyeye
Deniz ile aramda sadece o balkon demirleri
Kuşlar öterken  , hafif bir rüzgar esti önce
Sonra kuşların cıvıltısı daha da arttı ...
Deniz çok daha dalgalı , ben çok daha mutluydum
Güneş tam yüzüme vuruyordu
Sonra bir şey oldu
Açtım kollarımı aynı o cıvıldayan kuşlar gibi
Kanatlarım ürkek  ...

Uçtum gördünüz mü?



05 Mart 2014

Keşke Gerçek Olsa Yeni Yüzüyle Sizlerle

Ömrü hayatımda  hep böyle afilli başlıklar atmak istemişimdir,
Attım oldu ahahhaha :)

Az biraz beyninin etini yemiş olabilirim.
Yahu tamam fazlaca yemiş olabilirim.

Ama uzun zamandır hayal ettiğim blog tasarımım onun sihirli elleri sayesinde gerçek oldu.

Yeni blog tasarımımla ilk yazımda ona yani sevgili GeCe ye teşekkür etmek istedim.
GeCe'cim ellerine sağlık , öyle çok beğendim ki anlatamam , seni yorduysam kusuruma bakma :)

Eğer siz de özel tasarım bir blog teması isterseniz işe kendisine mail atarak başlayabilirsiniz
gecedesign@gmail.com

Beğendiniz mi peki ? Yorumları alalım ....

04 Mart 2014

Kayıp

Evde bir tencere kayıp.
Bakılabilecek her yere baktım.
Buzdolabı , bulaşık makinası , mutfak dolapları...
Ve hatta mutfakta balkon , salonda konsolun içi !

Geçen yıllardı her zaman aynı yerinde duran banyo paspaslarımı bulamamıştım.
Aradım taradım yine böyle günlerce
Paspas yani adı üstünde ne kadar absürt bir yere gitmiş olabilir değil mi ?
Yok bulamadım.

Şimdi yazarken aklıma geldi Tupper dan aldığım rondom vardı mavi kocaman bişi
Onu da bulamıyorum ben uzun zamandır!

Geçtiğimiz Pazar Can ile sabah erkenden evi terk ettik , gezdik dolaştık falan akşamüstü döndük eve.
Bir şey atmak için çöpün kapağını kaldırdım , içinde sabah çıkarttığım çoraplar!
Onlar bana bakıyor ben onlara böle melül melül

Sakince salona yöneldim.
-Aşkım çoraplarım neden çöpte acaba bir fikrin var mı ?
- Yooo, ben atmadım!
- Aşkım ayağımdan çıkarttığım çorapları çöpe atmam için önümde en az 30-35 yıl var. O da iyi ihtimalle Alzheimer olursam ...
- Ya tamam , çok eskimişti attım ben onu gider alırız yenilerini nerden istersen!

Böylesi korkuyorum blog , eminin  tencereyi de o attı ama korkusundan itiraf etmiyor :))

Eskimekten korkar oldum yeminle ...
Bi gün bi uyanacağım , altımda yatak sokaktayım!
"E aşkım ama sen de çok eskimiştin gider yenisini alırız"  diyecek ...






Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe