30 Nisan 2014

NOTRE DAME DE PARIS

Muzikal hayranligimin tarihi hangi ana dayaniyor bilemiyorum , lakin bildigim tek sey Notre Dame De Paris ve The Phantom Of The Opera Muzikallerinin gonlumde ayri bir yeri oldugu.

Notre Dame De Paris ile aylar suren geri sayimimiz dun aksam son buldu. Darisi The Phantom Of The Opera'ya . O da Nisan 2015 de geliyor bu arada, çok değil 360 gün civarı bir süre kaldı :)

Notre Dame De Paris'in geleceği konuşulduğunda herkesin bir yorumu vardı pek tabi.
Evet ,Orjinal kadro degildi
Evet ,Fransizca degildi
Evet ,Yan yatti
Evet ,Camura batti

derken , gozlerim yasli ciktim salondan. Bir de gercek kadrosu ile kendi dilinde izlesem ambulanslik olabilirdim demek ki !


Evet kadro mukemmel degildi , hele ki Notre Dame'in kamburu yani Quasimodo'yu oynayan arkadasin mimikleri aci ceker gibi degil daha cok aglamaya mi geldik bacim ,kop kop kop modundaydi. Zerre keder gormedim yuzunde.

Esmeralda cok hoşdu ama ,hakkini da vermis simdi ne yalan soyleyeyim.


Müzikalin konusu hakkinda fikir sahibi olmayanlar var ise sitesi ve broşüründe yazan şu;
"Çingeneler tarafından katedrale bırakılan kambur, çirkin ve sağır bir çocuk ve en sevdiği yer olan katedralin çan kulesi. Ta ki kalbinde birşeyler hissetmesini sağlayan o güzel çingene kızı Esmeralda'yı görene kadar…" 

Notre Dame 'ın kamburunu bilmeyen yok zaten ,hikaye Esmeralda isimli bir çingeneye aşık olan 3 erkeğin hikayesi. Hatta dort erkeğin...

Şimdi oturup Viktor Hugo'ya ders verecek değilim ama insan yahu başka hatun mu yokmuş bu ne entrika diye de düşünmüyor değil :)
Neyse sulandırmayayım ....

Sahne şovları ,dansçılar efsaneydi. Boylesi bir dans performansı beklemiyordum acikcasi, bir ara muzikalden kopup danscilari izlemeye bile basladim. Başlı başına izlenebilecek kalitede bir dans gosterisi sundular gercekten.

Ve muzikler ...
Bir cok muzigine asina oldugumuz muzikal ,hic fikri olmayanlara bile su sarki ile tanidik gelecektir.



Ama biz ingilizce izledigimiz icin sarkiyi bu versiyon ile dinledik ;


Belle is the only world from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

pek tabi Fransızcanın o dayanılmaz cazibesi yanında esamesi okunmaz ama elimizdeki ile  mutlu olduk iste.

Geçen sefer Cats'i izlemeye gittigimde orta sıralardaydım , bu sefer yerim ikinci sıradaydı. Oyunculara bu kadar yakın olmak çoğu yönden çok güzelken , sahnenin biraz yüksek olmasından dolayı bazı sahnelerde kafayı uzatmak  zorunda kaldım. Fikir vermesi açısından görüş açımı da çektim. Nasıl da düşünceli blogger'ım ama :)


Oyunun sonunda tüm salon ayaktaydı. Avuç içlerimiz acıyana kadar alkışladık. Bazılarımız hem ağladı hem alkışladı (aaa kim ki o? )
Ciddi anlamda enfes bir görsel şölendi.
Biz onları ayakta alkışlarken onlar da sahne arkasını bize tanıtmaya başladılar.
Hatta bir ara şair Gringoire rolündeki sevimli insan bize o çok sevdiğimiz şarkılardan birini Fransızca seslendirdi.
Demek onlar da farkındalar bu müzikalin mükemmel halinin Fransızca olduğuna.


Notre Dame De Paris İstanbul from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

Normalde ne bu tür organizasyonlarda telefonu çantamdan çıkartmam bile ama baktım herkes kaydediyor , sırf buraya koymak için çektim ben de... Zaten geç kalmışım gördüğünüz gibi

Bu da sahnede son dakika çekebildiğim toplu kare , üzerine tıklayıp biraz daha büyütebilirsiniz :


Daha meraklıları Zorlu PSM in facebook sayfasında paylaştığı sahne arkası görüntüleri için TIKlayabilir.

Çıkarken herkes " ay ingilizce değil de fransızca olsaydı iyiydi yaaa" diyerek salonu terk etti.
Sinir oldum , cevap veremedim ya ,buradan yazayım bari ;

Arkadasim Fransizcasi vardi da biz mi gitmedik , az kanaatker olun yahu ! 

Gösteri 4 Mayıs'a kadar devam ediyor , bence hala geç kalmış sayılmazsınız.

Müzikal severler için bir iyi haberim daha var ki ,2015 Nisanda gelecek The Phantom Of The Opera'dan önce 2014 Ekimde de Beauty and the Beast müzikali gösterime girecek. Biletler şimdiden satışa çıktı bile ...

Alıntı: son iki fotoğraf hariç digerleri Zorlu PSM Facebook sayfasından alınmıştır.

25 Nisan 2014

#DamlaninPlaklari 31


Selcuk Ural -Güle Güle Sana paylaşan: keskegercekolsa

Ben bir gün gittim
Hiç kimse" Güle Güle "  demedi.
"Yolun açık olsun " deseydi birileri , belki daha düz olurdu çıktığım yokuşlar
Ama demedi.

Sokakların karanlığı içimdeki ateş ile aydınlanacak gibi değildi.
Şehrin ortasındaki yalnızlık duygusu sabah ayazının soğuğu ile birleşince kalbimdeki derin kesikler daha acı  sızlıyordu.

Şehir uyanacak , herkes hayatına devam edecek
Bazıları gidişimin üzerine yürekten bir oh çekecek
Ama benim için hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Hani sorarlarsa bir gün
Gitmek mi zor kalmak mı
diye
artık eminim  ,
Arkandan  "Güle Güle " diyen olmadıkça gitmek , uçurum gibi bir şey ...
 

22 Nisan 2014

Cocuk , Iskambil Kagidi ve Ruzgar

Gunesin yuzumu yaktigini hatirliyorum o gun , koltukta otururken. 
Yere inmek istedim. O an gordum kenarda duran iskambil kagitlarini. 

Bu bunaltici havada guzel bir ugras olabilir diye dusundum , basladim kuleyi insa etmeye... 
Sahi iskambil kagitlarindan kule yapmayaniniz var miydi bugune kadar ?


Ilk kati ciktim derken bir ruzgar esti , yaz gunu 
Sert bir ruzgar ...
Tum kule tuzla buz oldu. 

Pek tabi pes etmedim.
Tekrar yaptim kulemi , bu sefer daha saglam , daha temkinli. 
Iceriden bir ses geldi o ara 
Cocukluk meraki iste ,kalktim yerimden 
Kendi ruzgarim yikti bu sefer de kulemi 

Sinirlendim 
Oturdum agladim kendi kendime 
Kendi aptalligima agladim once 
Sonra ruzgara soylendim , kizdim. 
En son da iskambil kagitlarina bagirdim ,neden daha saglam degiller diye. 


Aradan yillar gecti 
Ben iskambilden kulelerimi yaptikca hala ruzgarlar esip onlari yikma derdinde. 

Ama bilmiyorlar ki ;
Ne ben o eskiden iskambil kulesi yikildi diye aglayan cocugum 
Ne de kulesini yaptigim iskambil kagitlarim eskisi kadar gucsuzler. 

Ruzgarlar hep esecek...
Ben de o iskambil kagitlarindan yaptigim kulemde ruzgarin saclarimi dalgalandirmasini izleyecegim. 







HAYATI DA BIR YERE KADAR CIDDI YASAYABILIYORUM, KIMSE KUSURA KALMASIN!



21 Nisan 2014

Her Şey Çocukla Başlar



Canım arkadaşım MerveAyer Mardin/Midyat'a bağlı Çalpınar İlköğretim Okulu öğrencilerinin seslerini duyurmak , eğitimlerine destek olmak amacıyla bu güzel yürekli çocukları fotoğrafladı.
Gelin biz de hem fotoğraflara yakından bakalım hem de  elimizden geldiğince onlara destek olalım! 

          BU HAFTA KENDİNİZ VE BU GÜZEL ÇOCUKLAR İÇİN İYİ  BİR ŞEYLER YAPMAK İSTERSENİZ 
          24-27 NİSAN TARİHLERİNDE "HER ŞEY ÇOCUKLA BAŞLAR" SERGİSİ ZORLU CENTER'DA ! 

Giderseniz haberim olsun , belki çocukların gülen gözlerine beraber bakarız kim bilir... 

18 Nisan 2014

#DamlaninPlaklari 30


Zerrin Özer from Damla şahin on Vimeo.

Hafızamdaki her kötü hatıranın bir fon müziği vardır benim.
Bir hayal kırıklığı yaşadıysam oturup düşünürken bu can kırıklarıma şu şarkı iyi giderdi der,
Aynı şarkıyı her duyduğumda hissederim o can kırıklarımı .
Keza güzel hatıralarımın da ...

İlk kez nerede duyduğumu hatırlamıyorum.
Bir film belki
Belki çok sevdiğim bir radyo programı.
Ama bulup bir yerlerden USB'ye kaydetmiştim.

Dedim ki upuzun bir yola çıkacağım sevgilimle
Belki sıcacık bir yaz tatili
Kim bilir minicik bir kış kaçamağı
Bol sohbet edeceğiz, gülmekten gözlerimiz tek çizgi kalacak.
İşte o anın fonu müziği bu olacak.

Öyle derin istemişim ki 2 hafta sonra Sapanca yolunda bize eşlik etmişti.
Geçen hafta da Antika Pazarında plağı bulunca hemen aldım tabi.

Dilerim bu yağmurlu günde güzel anlar yaşar , ne zaman bu şarkıyı duysanız o anlarınızı  hatırlarsınız.

16 Nisan 2014

Feriköy Antika Pazarı

Uzun zamandır haberdar olduğum lakin ziyaretim her hafta düşman kuvvetleri tarafından ,  hain saldırılarla engellenen Antika Pazarına ikinci defa gidebilmiş bulunmaktayım.
İlk ziyaretimde , daha merdivenin başında " Çok mesudum Nekrem" demiştim. Çünkü atmosfer bunu gerektirir :)
Haydi bu da az laf çok fotoğraf bir yazı olsun.
Gelin beraber gezelim ;
Pazarın üstü kapalı , üzerinde ücretsiz otopark da mevcut. 

Bu tür eşyalar satan tezgahlar da var bir sürü 

Şu elektronik sözlükleri hatırladınız mı ? 
Bu fotoğraf ilk haftadan , seçim günü olduğundan birçok tezgah kurulmamıştı.

Sadece Türkçe plaklar yok pazarda , bazı tezgahlar sadece yabancı plaklar satıyor. 
Pazara benim gibi plak almaya gidiyorsanız bütün tezgahları baştan sona gezin. Ciddi fiyat- kalite farkları var. Mesela Ferdi Özbeğen plağını ilk beğendiğimiz tezgahta 90 tl idi, bir sonrakinde 60 , en son başka bir tezgahta bulduk ve diğerlerinden çok çok daha temizdi 40 tl ye aldık.

Favori Tezgahım :)
Bu amcayı çok seviyorum, çok da güzel şeyler satıyor! 

Hepsi benim olsa !

İlk hafta donmuş , buzlarımızı çözmeye çabalamıştık. Üstü kapalı olduğundan ciddi serin oluyor pazar. Tedarikli gidin bence.

Bu fotoğrafta seçim gününden , dolayısı ile tezgahların bir çoğu boş. Geçen Pazar her yer tıklım tıklımdı.

Bu hafta Ayda Sultan ile gittik pazara. Zaten annem pazar gezmeyi hiç sevmez! Bunun için evin diğer erkekleri bizimle pazara gelmeyi teklif bile etmezler :)
"Biz de kız kıza hemen gezip bitiririz pazarı !"  Cümlesindeki yalanı bulunuz :)

Bu hafta tüm tezgahlar açık ve oldukça kalabalıktı. Zaten fotoğraftan da belli oluyordur.


Eskiden kimin evinde yoktu ki bu cam süslerden :)
Pazarda çok uygun fiyata da eşya bulabiliyorsunuz , çok pahalıya da. Bir dengesi yok yani. Bir tezgahtan 10 tl ye porselen bir fincan aldık. Bir başka tezgahta fincan takımını sorduğumuzda 875 tl dediler. Tabi kalitesine göre vs değişiyordur illaki.

İşte bu tezgah. Ne alırsan 10 tl idi.
Pazarda gezerken insanın gözü yoruluyor ,bir süre sonra her şey gözünüze aynı gözüküyor. Aslında daha keşfedemediğimiz ne cevherler vardır kim bilir.

Ciddi sayıda kitap tezgahı da vardı fakat pek ilgimi çeken türler olmadığından ayrıntılı çekmemişim. 



Numaralı gözlükler bile vardı bu tezgahta :) Eşelerseniz çok güzel modeller var aslında :) Fiyatları da 30 tl ile 60-70 tl arasındaydı.

Annemin elektrik süpürgesini görünce attığı çığlık üzerine çektim fotoğrafı. Benim için tanıdık değil ama eminin annem gibi çığlık atmasalar da gülümseyenler olacaktır :)

Bu tezgahın en az 10 katı büyüklükte bir fotoğraf makinası tezgahı vardı ama sahipleri o kadar çatık kaşlılardı ki çekmeye korktum. Ama meraklısı varsa bu makinaların kesin gitsin pazara.

Bunu da belki bana almak isteyen olur diye çektim. Hani hediye falan aramayın yani. Doğum günüm de 23 Eylül ama doğum günümü de beklemenize gerek yok :)


VE PERDE...


11 Nisan 2014

#DamlaninPlaklari 29 ve çok daha fazlası


Tanju Okan from Damla şahin on Vimeo.

Hayatta en mutlu olduğun dakikalar hangileri deseler derdim ki ;
Dostlarım ve ben , upuzun bir masa , her kafadan bir ses ama illaki arka fonda plaklarım 
Hani gece sonunda şöyle darmadağınık olacak , hepimizin kahkaha atmaktan çeneleri ağrıyacak, ansızın bir şarkı çaldığında minicik bir sessizlik olacak ...

                                                  KEŞKE GERÇEK OLSA 

Haydi hayal edelim
Masanın en başında ben , yanımda plak çalarım. Tüm dostlarım görüş mesafemde kahkahalar havada uçuşurken  bir an masadan uzaklaşsa zihnim şöyle bir yukarıdan izlesem masadakileri -masada olmasını istediklerimi-  ...

Tam yanımda güzel yürekli blog arkadaşım , beni hiç ummadığım zamanlarda mutlu eden güzel yürekli insan. Bir kitap okuyacaksam blogunu illaki ziyaret ederim. Çok güzel kitaplar okur , çok güzel filmler izler bir de mahrum kalmayalım diye yazar bize düşüncelerini. Daha çok yazsa keşke! YAN GEL YAT ÜNİVERSİTESİ 

Diğer yanımda masamın olmazsa olmazlarından, hiç sesini duymadığım ama kahkalarını nasıl attığına emin olduğum güzel kadın. Yakışıklı oğlu ile onu o kadar seviyorum ki sanki yıllardır tanıyorum onu. O bir şey yazdı ise okuyun kesin karlı çıkarsınız. Misal çok güzel kardan adam kurabiyeler yapar :D Tamam tamam kızma canım Şebnem :) OYTUNLA HAYAT

Her masaya lazım , bilgi küpü o, entellektüel , sohbeti keyifli insan.  Bir tiyatroya gideceksem kesin bakarım gitmiş mi benden önce diye. Bilmediğim bir sürü müze keşfettim sayesinde.  Eskiden her gün köşe yazısı yazardı ne güzel okurdum. Şimdilerde film sahnelerinde illuminati sembolleri bulma peşinde :) Blogunun ismine ve tasarımına  hep hayran olmuşumdur!  BEN ÖLMEDEN 

Yeni yeni tanıyorum onu ama bence kesin bu masada olmalı. Benim gibi müzikallere tutkunmuş o da yeni öğrendim. Sıkıldıkça haberi yok ama bloguna gidip eski yazılarını karıştırıyorum :)  PONTİ

Ne hikayeler var onda , hele ki o esprili dili ile anlatırda anlatır bize İngiltere, Hollanda anılarını. Nasıl güzel okuyorsam blogda öyle de keyifle dinlerim masamda  GÜLÇİNCE 

Vallahi beni okuduğundan haberim yoktu , bu mim sayesinde haberim oldu :) Kesinlikle masamda görmek isteyeceğim kişi, ne maceraları var vallahi hızına yetişmek mümkün değil. İsimsiz yazmanın tüm avantajlarını doya doya kullanan biri , güzel bir venedik maskesi ile aramıza katılabilir bence. O DA VAR BUDDHA Mutfak önlüğü ile gelme ama olur mu ? :)

Masada ne yenir ne içilir bilmem ama ona özel noodle yapacağım kesin. Hem sözünü verdiğim noodle tarifini de yüzyüze verirdim ne güzel :) Noodle sever, kitap sever, film sever. Yazdıklarını keyifle takip ediyorum. SEYHAN'DAN HAYATA DAİR GÜZELLİKLER 

Benim gibi dolma kalemlere dair hayranlığınız var ise bu masada onun da olmasına çok sevineceksiniz. Blogunda o kadar güzel dolma kalemler, rengarenk mürekkepler var ki büyülenmemek elde değil. WRİTE ME OFTEN 

Blog yazılarının hızına yetişemiyorum, okumadığım zaman da büyük vicdan azabı çekiyorum :) Böylesi çok yazıyorsa masamdaki dostlar arasında olsa nasıl güzel sohbet edilir siz düşünün. SADE VE DERİN 

Oğlu ile maceralarını okurken gözlerimden yaş geliyor.  Kalemine hayran kaldığım biri o , oğluşu ile masama konuk olsa Arca Can ile oynarken biz de neler kaynatırdık kim bilir. GÜNÜN ÇORBASI 

Nasıl yetişiyor bilmem ama her gün illaki birkaç kelimesi var bize yazacak. Enerjisine hayranım, nasılda tatlı dilli güzel kadın BİR  gelsene sen de masadaki yerin hazır.

Bu masa için bir blog listesi yazmıştım , listeye devam edersem kimse okumaz vallahi! Bizim masa da o kadar insanı kaldırmaz zaten. Ben bu masayı 1-2 kere daha kuracağım gibi görünüyor :)
Şimdi hadi


07 Nisan 2014

En Güzel Günlerini Demek Bensiz Yaşadın - Can Gürses

Nostaljiye olan merakım su götürmez bir gerçekken , sırf ismi için bir kitaba aşık olmuş olmam sizi şaşırtmamalı.

Siz şaşırmamaya durun ama ben kitaba fazlasıyla şaşırdım.
Can Gürses'in sihirli cümlelerine şaşırdım.
Gözün bir özediğini yürek bin bir özlermiş. sf:16
Koza'nın geçmişine şaşırdım.
Edibe'nin hayatımın o yaşını da görürsem aynen olmak istediğim insan olmasına şaşırdım.
Edibe tüm ailesini bir sofraya toplamış , plaklarını dinlerken ne bekliyordunuz ama :)


Hani öyle yerler geldi ki , kitap yazmaya yeteneğim olsa yüreğimden ancak bunlar akardı diye düşündüm.

Ben bu kitap için uzun cümleler kurmayacağım
Hem haddime değil
Hem de istiyorum ki hepiniz okuyun
Okuyun ki aile olmanın güzelliğini
Gitmenin mi kalmanın mı daha zor olduğunu
Giden için dönmenin zorluğunu
Ön yargının hayatın çamuru olduğunu
Anne olmanın ne kıymetli bir şey olduğunu bir kez daha hatırlayın.

Can Gürses öyle cümleler kurmuş ki , kitabın bir çok sayfasını yüksek sesle okudum.
Sanki yüksek sesle okusam canımı daha az acıtacakmış , akıttığım gözyaşlarını durduracak gibi bir his ..
Çok tuhaftı ...

Okurken ağladığım nadir kitaplardandı .
Hatta ilk satırlarında gözlerimden yaşlar akıtan ilk kitaptı.

Romanın kahramanı Koza olsa da bence Edibe idi.
Kimi zaman o şeffaf sürahi
Bazen de Sarı duvar , bazen masa örtüsü .

Susmadım değil mi ?

Ne yazsam da merak edip okusanız diye uğraşıyorum.
Hadi uğraştırmayın , alın okuyun.
Okuyun ki benim gibi hem mutlu olun hem gözyaşı dökün!

Kitap yorumum burada bitti varsayın. Çünkü buradan sonra yazacaklarım yazar ile benim aramda. Belki gelir okur bir gün yazıyı ...
Söyleyeceklerim Yalnızlık bölümü  hakkında.
Sevgili Can Gürses ; bu efsane diye anabileceğim kitabı böyle bir konuya bağlayabilmek için çok mu çaba sarf ettiniz? Melankolinin doruklarında iken öyle ters köşe oldum ki çok şaşkınım.
Sanmayınız ki siyasi bir tepki bu.
Sadece hayalimdeki Deryadil ailesini böylesi gerçek bir olaya bağdaştıramadım.
Bunun içindir ki kitabı ne zaman hatırlayacak olursam Yalnızlık bölümü benim için Edibe'nin sandığından çıkan mektuplardan ibaret kalacaktır. Naçizane bir okur yorumu olarak alırsanız sevinirim.
Ama siz hep yazın olur mu ?
Bir de kitabın ilk bölümündeki dış ses var ya , ben onu yüzlerce sayfa okuyabilirdim biliyor musunuz ? :)

Doğan Kitap'a beni bu kitap ile tanıştırdığı için çok teşekkür ederim.

.

04 Nisan 2014

#DamlaninPlaklari 28

Damla'nın Plaklarında 28. haftaya geldik.
Bu hafta #damlaninplaklari 'nı Damla'nın kendisini yani ben denizi dünyaya getirmiş , kendisi de tam bugün dünyaya gelmiş canım anneme adadım. 



Annemin doğum günü bugün  , iyi ki doğmuş ! 
İyi ki benim annem olmuş! 














Seni çok seviyorum Ayda'cım ;)

28 haftanın en zor Perşembe akşamını yaşadım , tüm plakları baştan sona karıştırdım bir türlü seçemedim sana şarkını! Ne zor hatunsun anne :)

Plaklarım arasından  en çok sevdiğini bildiğim şarkıyı senin için tekrar yayınlıyorum bu hafta ; 



Gülden Karaböcek - Ayrılık Kolyesi from Damla şahin on Vimeo.

Dipnot: Diğer sürprizlerin rötarlı olarak haftaya geldiğinde :)

03 Nisan 2014

İnsan bir merak eder

O kadar ağladım burada evlilik yıldönümüzü unuttum diye
Tarihi bulduk , kutladık
Bi sormadınız nasıl geçti diye
Vallahi teessüf ederim
Hatta ettim bile :)

Siz sormadınız ama ben anlatayım ;

Sabah bir sesle uyandım , o da ne biri bana kahvaltı mı hazırlıyordu!

Bir kaç dakika sonra elinde tepsi içinde çiçekler Memo göründü

Sen mantarlı omlet seversin diye mantarlı yaptım ama istersen başka da hazırlayabilirim dedi
Temsili Fotoğraf :) 

Yok dedim olur mu ? Çok mesudum şu an

Dur dedi hediyeni de vereyim daha da mesut ol

Hadi canım! Mırtaza günlerdir ortada yoktu demek sebebi buymuş. Yeni arabaya isim düşünmeye başlamalı ...
Tüm gün aylak aylak gezdik sonra , canımız istedi kahve içtik canımız istedi sahilde yürüdük ...

Bebek gibi baktı bütün gün bana  , nerede yemek yiyeceğimizden ne giyeceğimize kadar her şeyi organize etmiş.

Bütün gün bir ilgi bir ihtimam sormayın!

Akşama Mana'ya gittik Karaköy'de bilmeyen var ise Mana favorimdir.
Menüsünden onlarca çeşit rakısı olan bir mekan nasıl favorim olmasın.
O muhteşem mezeleri , müzikleri o sevimli meyhane atmosferi ...
Yine 8-10 tabak Mutabbel yedim yine sanırım , sırf onu yemeye gidilir benden söylemesi ...
Müzeyyen Senar mı o ?
Bütün gece deli gibi gülüp oynayıp , sohbet ediyoruz.


Sonra dedik gel bi Selfie yapalım ;


Yaaa inandınız mı gerçekten bizim böylesi romantik bir gün geçirebileceğimize!

Sabah değil öğlen 1 de uyandık , en yakın Kitchenette 'e attık kendimizi kahvaltı yaptık ve yolları ayırdık. Erkek kişisi küçük erkek kişisi ile sinemaya giderken dişi kişisi gününü gün etti.

Günün geri kalanında iletişim kurulmadı.

Romantik yıl dönümü yemeğine bizi bizden çok düşünen dostlarımızın yolladığı özel aracımızda şampanya içilerek gidildi.

Yemek pek tabi baş başa yenmedi , dostların olmadıkça hayatın ne anlamı var ki!

Mana için yazdıklarım gerçek ama bak! Gidip orada yemek yiyin , Ata kadehte Göbek rakısı içip efsane lezzette beyaz leblebileri yutarken Müzeyyen Senar Huysuz ve Tatlı Kadın desin beni hatırlayın.

Dip not: Üç günlük yokluğun ardından Mırtaza eve geri döndü, yeni araba falan yok!
Dibin dibi not : Birbirimize hediye bile almamışız , adam olmaz bizden yeminle!



02 Nisan 2014

Şark Dişçisi

Şark Dişçisi benim 3 sezondur merakla takip ettiğim , hep bir engel çıkıp izleyemediğim oyun olarak tarihe geçecekti ki şeytanın bacağını Cumartesi akşamı kırdık.
Daha önceki tiyatro yazılarımda ,Can ile izleyecek oyun bulmaktan yana sıkıntılarımdan bahsetmiştim. Çocuk oyunları kendisi için çok basit kalıyor artık.
Şark Dişçisi 'ni seveceğine emindim fakat 3 saat sürdüğünü öğrendiğimden beri sıkılır mı acaba diye tereddütlüydüm. Keza akşam 20:00 de başlayan 23:00 de bittiğinde hem mutlu hem uykuluydu. İkinci perdenin başlarında kafası yana düşmeye başladı ama sonrasında oyun hareketlenince açıldı neyse ki :)

Can ertesi gün babasına oyunu anlatırken" ben 1.perdeyi çok beğendim" dedi. "Ben de 2. perdeyi çok beğendim halbuki" dedim. Ve oyun hakkında tartışmaya başladık , o kadar keyifliydi ki inanamazsınız. Sanırım istediğim kıvama geliyor yavaş yavaş :)

Oyunu Kağıthane Sadabad Sahnesi'nde izledik. Bu sahnede ilk kez oyun izledim. Bunu bir uyarı olarak almanızı öneririm, eğer bu sahnede oyun izleyecekseniz en az 4. sıra ve arkasından koltuk almaya başlayın çünkü sahne biraz yüksek ve koltuklarda sahneye yakın olduğundan ön sıralar pek de konforlu değil. Bunun haricinde  salon düzeni gayet güzel , her yerden rahatlıkla sahne görülebilecek konumda. Bu yönden salon beklediğimden iyi çıktı.

Şark Dişçisi'ni ilk Sevinç Erbulak sayesinde fark etmiştim ama kendisi artık oyunun kadrosunda değil.
Ama tüm oyuncular mükemmeldi. Hele ki bir oyuncu var ki ilk andan itibaren " kim bu yahu?" dedim , oyundaki karakteri kafama not aldım ki çıkınca bakayım , hani başka oyunları varsa kaçırmak istemem diye. O kişi oyunun sonunda da yaptı şovunu zaten . Çıkar çıkmaz araştırdım , makyaj ve kostümden çok anlaşılmıyor fakat Tuğrul Arsever'miş kendisi. Oyunun diğer oyuncuları da çok iyiydi fakat Şark Dişçisi deyince aklıma hep  muhteşem Giragos rolü ile Tuğrul Arsever gelecek.

Oyunun konusuna çok girmek istemiyorum ,kesinlikle izlemeniz gereken güzel bir oyundu , konusu möhüm değil. Aramızda konunun lafı mı olur yahu!
Ha hah hahayyy Aksarayyy :) - oyunu izlerseniz bu repliği sıkça duyacaksınız-


 İbb'nin sitesinden alıntı yapayım bari çok üşendim.
Tarihin belirsiz bir zamanından çıkıp gelen gezici bir tiyatro kumpanyası,19. yüzyıl Osmanlı mizah yazınının en önemli kalemlerinden olan Hagop Baronyan'ın eğlenceli komedisini; müzikli, danslı, şenlikli bir gösteriyle bugünün seyircisiyle buluşturuyor ve zamanın İstanbul Ermenileri arasında geçen; birbirini aldatan eşlerin, kavuşamayan aşıkların hikayesini konu alan oyunla, izleyenleri bir arada güldüğümüz zamanları hatırlamaya davet ediyor.
Oyun hakkında iki derin eleştirim var ki ;
1. Sahne dekoru oyun anında İBB Tiyatro personeli tarafından değiştirilirken bir çok kez üniformalı personel istilası oldu sahnede. Bu da biraz sevimsiz bir görüntü tahmin edersiniz.
2. Ses sisteminden mi yoksa başka bir sebepten mi bilmiyorum ama şarkıların sözlerinin birçoğunu anlamadık. Müzikal bir oyun olduğu düşünürse talihsiz bir problem gerçekten.

Engin Alkan'ın yönetmenliği ile  ilk tanışmam olan bu oyun son olmayacak gibi görünüyor. Bir de Huysuz'u merak ediyorum ama o da bu oyun gibi uzunmuş galiba. Engin Alkan'ın tercihi midir bu oyunların uzunluğu yoksa talihsiz bir rastlantı mı bilinmez ama eğer Şark Dişçisi gibi bir oyunsa Huysuz da keyifle izlenir gibime geliyor.

Kısa kesemedim konuyu bu sefer , pes bana.
Tamam kesiyorum
Gidin ve oyunu izleyin efenim. Sonra bana teşekkür edersiniz.

Öptüm seni caanıımmm ... ;) - izleyenler anladı!

01 Nisan 2014

Geleneksel 1 Nisan Uyarı Yazısı

Aslında yazıma şöyle başlayacaktım ;
- Kaldırabileceğim 1 Nisan şakası......
 Ama düşündümde yok yok ben şaka kaldıramam , en ufağından da olsa bana göre değil.
Yapmayın kardeşim ben size yapıyor muyum?
Bünye meselesi , bende yok o kabiliyet.
Ben mesela fotoğraftaki gibi bir şeyle karşılaşsam yukarıdakilerin vay haline .


En son bana minicik bir şaka yapma gafletine düşmüş  en yakın arkadaşımın telefonlarına 3 gün cevap vermediğimi söylemiş miydim?

Şakadan nefret edenler komitesi başkanı gururla sunar , beni bu hale getirmeyin NOKTA....

  
Şimdi herkes dağılabilir :)
Zaten ülke olmuş eşek şakası ! (bak bana zorla siyaset yaptırıyorsunuz)

*Yazı eski ,duygular günceldir.
 Sevgiler ...


Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe