30 Mayıs 2014

#DamlaninPlaklari 35

Can doğar doğmaz aldığım ilk eşyalardan biri çocuk korosunun seslendirdiği Barış Manço şarkıları  albümüydü :)
Hep en çok Eşek ve Domates Biber Patlıcan'ı sevdi.
Hala uzun yol seyahatlerimizde keyifle dinler , beraber söyleriz şarkıları.

Plakçalarımızı alıp plak toplamaya başladığım günden beri de Barış Manço diye sayıklıyor.
Ama Barış Manço'nun plaklarını bulmak öyle kolay değil, hadi buldun diyelim almak kolay değil :)
Plaklarının fahiş fiyatlarını duysanız dudağınız uçuklar.

Bu 45'liği de Antika Pazarında (yazısı burada) bulmuş , ay çok pahalı alsam mı , ay yok onu alana kadar 10 tane 45'lik alırım diye kendimle cebelleşirken babası ile almışlar eve gelir gelmez defalarca dinlemişlerdi.
Umarım siz de seversiniz :)
Gerçi Barış Manço sevilmez mi ama di mi ?


Barış Manço İşte Hendek İşte Deve from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

Bu hafta sonu çok mutlu olun tamam mı?

29 Mayıs 2014

Uçurtmasal Mevzular

Konumuz oldum olası ilgimi çekmeyi başaramayan , pek çoklarının sevdalısı olduğu uçurtma ...
Kimine özgürlüğü hatırlatıyormuş , "oğlum ipin uçuranın elinde ne özgürlüğü ya " demek isterdim ama bu pozitif bir yazı. Zaten aldınız siz mesajı :)

Geçen hafta dünyanın en "sosyal" okuluna giden oğlum ,okulca düzenlenen Uçurtma Müzesi gezisine katıldı. (Merak edenler olursa linki bu. ) Okul yarış atı mübarek , tüm yıl çocukları kapattınız sınıfa burunlarını çıkartmıyorsunuz diye ağladık sesleri çıkmadı , iki haftadır güne giden teyzeler gibi çocuklar bugün orada yarın şurada ... 
Bunun kayıt dönemi olması ile alakası yok tabi. Ya bak gülmeyin pozitif olacaktık ya :) 

Neyse , okuldan sırtında uçurtması ile dönen Can uçurtmalara karşı olan anti sempatikliğimi yerle bir etmeyi bu görüntü ile başardı. 



Pek tabi uçurtma sırtta taşımak için değildi. Bir bölgede uçurulmalıydı. Ama İstanbul'da biz kafamızı kaldırdığımızda gökyüzünü göremezken uçurtmanın uçmasını beklemek saflık olurdu. Atladık Uzunya'ya gittik. 

Bilmeyenler varsa Uzunya Demirciköy'de muhteşem bir koy. Güneşi gördüğümüz neredeyse her Pazar günümüzü restaurantında vasat kahvaltısı ile başlatıp , çimlerine sere serpe uzandığımız , kumlarında oynadığımız ve hatta denize girip akşam yine aynı restaurantta rakı balık yapıp günü sonlandırdığımız , nadir tüm gün sıkılmadan keyifle vakit geçirdiğimiz yer. Şiddetle tavsiyedir , lakin ciddi kahvaltı düşkünüyseniz kahvaltınızı yol üzerinde başka yerlerde yapın derim. He ama ben deniz manzarasına kahvaltıdan daha çok değer veririm diyenlerdenseniz buyrun beraber yapalım kahvaltıyı :)

Gelelim uçurtmaya ... 
Ne diyorduk ,
Pek tabi uçurtma sırtta taşımak için değildi, 
Uçurtma çocuklar baksın babalar oynasın diye vardı ... 



Ve Mutlu son ...
Sevgiler herkese ;)



27 Mayıs 2014

Benim Ekip




Kurumuş Güller ...
Yazılmamış Yazılar ...
Asılmamış Çerçeveler... 
Gerçekleşmemiş Hayaller ...
Kafamda deli sorular ... 
Ve yeni acılmış bir şişe cin ...




23 Mayıs 2014

#DamlaninPlaklari34


Mediha Şen - Karlı Bir Kış Günü from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

O kadar yükseğe koymuştum ki umutlarımı  ...
Hani sanki ne kadar yüksekte olursa o kadar özgür olacaktım.
Ne kadar özgür olursam o kadar mutlu olacaktım.

Ben umutlarımı hep en yükseğe koyandım.
Gözyaşları aşağıya düşer çünkü
Umutlarıma erişemezler diye düşünürdüm.

Yer sarsıldı bir gün ...

En yüksekte olmanın dezavantajı düşerken en çok yara alan olmakmış , anladım.
Çok güzel parçalandı umutlarım.

Her yeni günde parçaları birleştirmeye çalıştıkça daha çok parçalanıyorlar şimdi.
Ellerim kan revan.

Gözyaşları aşağı düşer sanmışım ,öyle değilmiş
O kadar gözyaşı var ki günlerdir boğulmak üzereyiz...


#DamlaninPlaklari  babalarına doyamadan toprağa veren onca çocuğun anısına olsun bu sefer :(

15 Mayıs 2014

Soma’da Babasız Kalan Çocuklar

Buraya yüzlerce cümle yazabilirim. 
Ama kuracağım hiçbir cümle o acıyı tarif etmeye , dindirmeye yetmeyecektir. 

Zaten gün acıklı cümleler kurma günü değil 
Gün elini taşın altına koyma günüdür. 

Facebook'da açılan Soma’da babasız Kalan Çocuklar  grubundan sevgili Yeşim Mutlu sayesinde haberdar oldum ve gruba katıldım. 
Grubun kurucusu Yasemin Tutal ve diğer üyeler önümüzdeki hafta Soma'ya gidip o çocuklar için  ne yapabiliriz in cevabını bulmaya çalışacaklar. 
Yasemin Tutal'ın yayınladığı yazıyı amacının güzelliğini anlayabilmeniz için burada da paylaşıyorum. 

Gece eve geldim. TV de Soma daki olayları gördüm.
Bir anda olayın ne kadar büyük ve vahim olduğunu hissettim.
Ben Babamın şehit olduğu haberini aldığımda 12 yaşındayım. Hava kuvvetleri mensubu idi.
Babamın cesedini göremedim. Yanarak hayatını kaybetmişti. İşte bu yüzden yıllarca benim babam bir gün çıkıp gelecek diye kardeşlerimle bekledik.
Bu duyguyu iyi bilirim. Acı yaşandığı en sıcak anlarında yanınızda birileri varmış gibi duruyor.
Ama sonra bir de bakıyorsunuz etrafınızda hiç kimse kalmamış. O anda size ödenen yardım paraları bütün hayatınıza mal ediliyor.
Oysa gerçek hiç öyle gelişmiyor.
İşte bu yüzden ben olana değil, olacaklara bakarak babasız kalan çocukların kaderi asla babaları gibi o maden ocaklarına çaresizlikten girmek olmamalı dedim.
Bu yüzden bu grubu kurdum. Amacım çocukları ailelerinden ayırmak değil. Onlara bir sıcak istikbal planı yapabilmek. Kendilerine güvenmelerini sağlamak.
Bu gibi durumlarda ailenin travması çok büyük olur. Biliyorum. Bu yüzden bir psikolojik destek grubu da kurmaya çalışıyorum. Bir günlük değil. Uzun süreli. Gerçekten yaraya merhem  olmaktan öte . Yarayı iyileştirmek arzusundayım. Bunu tek başıma yapamam.
Çok zenginim , hiç kimsenin olmadığı kadar zengin, etrafımda benim duygularıma ve fikrime yürekleriyle ve çözümleriyle katılan binlerce insan var.
Annelere meslek edindirmek istiyorum. Çocuklarına aş olacak parayı kazanabilmeleri için.
Onların hiç birini devlet kapısında gelecek yardım paralarını beklerken görmek istemiyorum.
Onurum kırılır bir kadın olarak bu ülkede 400 aileyi hayata katamazsak.
İşte bu kadar
Yasemin Tutal

Siz de taşın altına elinizi koyup iyi bir şeyler yapmak isterseniz gruba istek yollayarak katılabilir , gelişmeleri takip edebilirsiniz. 

Etrafımızda çok büyük mutsuzluklar, uğursuz-lar-luklar var kim bilir belki de bir çocuğu gülümsetmeyi başarabiliriz , ne dersiniz? 

Bildiğiniz başka yardım toplulukları var ise beni de haberdar ederseniz sevinirim.

09 Mayıs 2014

#DamlaninPlaklari 33


Ümit Besen - Bir Kalp Boş Kaldı from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

İlk tanıştığımız dönemlerde "bir kelimenin Türkçe karşılığı varsa onu kullanalım  oldu mu darling" demişti telefonda konuştuğu birisine , aklımda kalmış.

Aradan bir kaç ay geçti Facebook'da şöyle bir yorumunu okudum ;

Türkçe müziğe tahammülü olmayan , Zeki Müren'i Bodrum dolayısı ile tanıyan Ferdi Özbeğen öldüğünde o kim be diyen insanlar ile kıstırılan hayatımın ortasında nefes almaya çalışırken dün ;

- Design 'ın da Türkçesi var dedim. Çok şaşırdı.
-Nasıl yani?
-DE , İ, ZE,A,YE, NE  dedim.
- Ay yok kulağa çok itici geliyor dedi.

Şeytan diyor topla türevlerini kitle bir odaya bas Ümit Besen'i  :)

Dipnot: Yazdıklarım dolayısı ile işten kovulursam sizin için yaptığım bu fedakarlığı unutmayın olur mu ? :)

07 Mayıs 2014

Kılçık

Aslında bugün size son okuduğum Bay Daldry'nin Tuhaf İstanbul Yolculuğu kitabını yazacaktım uzun uzun.

Ama bu sabah Can ile okuldaki dolabını toplarken bana verdiği , kendi elleri ile hazırladığı bu kart her şeyi değiştirdi.

Kartı elime alır almaz öpücüklere boğdum kendisini , nasıl güzel düşünmüş  nasıl güzel çizmiş , yazmış. Mest oldum :)
Hani beni yeryüzünde tutmak için ayağıma taş bağlanması gerekti , öyle mutlu ...

Sonra kartı açtım , pek tabi imla hatalarını düzeltmedim bilakis her şey i ayrı yazmış diye ekstra mutlu oldum(evet manyağım) . Kocaman bir sarılma ile tekrar teşekkür ettim.
"Ama" demedim , galiba "Aşkolsun" da demedim.
O an üzerinde durmadım ama "katlanmak " kelimesi geldi yüreğime oturdu!

Bizim evde hiç kullanılan bir kelime değildir çünkü "katlanmak". Hani birbirimize karşı hiç "sana katlanamıyorum" ya da "buna katlanmak zorundayız" vs. gibi cümleler kurulmaz.

Şeytanın avukatlığını yapacağım ya " içindekileri de mi sen yazdın canım , yoksa öğretmenin falan mı hepinize söyledi de aynısını yazdınız? "
- Hayır dedi
- Ben yazdım dedi.

Al işte !
Annelik ne zor iş!
En mutlu olman gereken anda bile çocuğun için endişelenecek bir kılçık buluyorsun...

Annelik demişken , Bumerang'ın Cumartesi günü anneler günü şerefine verdiği davete gelen var mı ? Lütfen gelsin burayı okuyan birileri :)

06 Mayıs 2014

Kamera Arkası

Çok çok zaman önce Nabrut demişti ki ;
- Yazılarınızı nasıl bir ortamda yazıyorsunuz? , Bilgisayarınızın masa üstünde hangi resmi kullanıyorsunuz? yazsanıza.

Tabi yazacak tembellikte sınır tanımayan ben olunca aradan ay geçti neredeyse ama bugün bu yazıyı bitirip yayınlayacağım inşallah ( saat 00:09 yayınlayamadı)

Yazmaya başladığım günden bu güne kadar bilgisayarımı kucağıma alıp da ay hadi bi yazı yazayım diyebildiğim bir anım olmadı.
Gereksiz yerde , gereksiz zamanlarda gelir aklıma yazmak istediklerim. Çoğunlukla da dar vakitlerde.
Mesela kesin işim vardır o an bi çıtır kahve molasında yazarım , ya da işten çıkmama 10dk vardır o 10 dk da destan yazma isteği bastırır.
Evdeysem kesin en uykum olduğu ve hatta yatağa yatmış uykuya teslim olmaya bir kala zamanlarda "kalkıp şunu yazsam keşke" derim.

Yazılarımı taslaklarda tutmayı sevmiyorum , buna kendimi bir türlü alıştıramadım. Eğer bitiremeyeceğimi fark edersem ilk önce defterime yazıyorum , orada toparlayıp bitirdikten sonra bilgisayara geçiyorum. Sanırım bu konuda biraz geri kafalıyım.

O zamanlar için işte baş ucumda hep bir sürü defterim vardır. Ve illaki o günlerde okuduğum kitabım ve İpad ve Bilgisayar ve... Tamam kabul ediyorum başı kalabalık uyumayı sevenlerdenim :)

Bu aralar Kırmızı defterimi kullanmayı seviyorum. Defterlerimin benim için bir ayrımı yok , yani şu deftere notları diğerine sevdiğim şiirleri yazayım falan demiyorum. O an içimden hangisine yazmak istersem ona yazıyorum. Yıllar sonra her şey karman çorman bir sürü deftere dönüşecek ve ben okurken büyük keyif alacağım , sanırım yani .

Yazmaya karar verdiğimde salonun orta yerine kuruluyorum , yanımda illaki bir atıştırmalık - dün akşamın şanslısı Carte d'or Karamel -Waffle dı- not defterim ve en sevdiğim kalemim - canım Elif'ten hediye- olmalı.



 Ve bilgisayarımın masaüstü fotoğrafı. Bu fotoğraf için kitap yazabilirim , ilk gördüğümde resmen nefesim kesildi. Bana verdiği duyguyu size anlatmam mümkün değil...


Fotoğraf canım arkadaşım Merve Ayer'in  objektifinden. Kendisinin haberi yok fakat çok yakın zamanda masaüstümden evimin duvarına geçmesi için  çalışmalara başlayacağız :)  Fotoğraflarını buraya tıklayarak takip edebilirsiniz.

02 Mayıs 2014

#DamlaninPlaklari 32


Bu plagimi aldigimda lig henuz baslamamisti.
Paylasmak icin cok bekledim ama degdi ....


ŞAMPİYON FENERBAHÇE from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.




01 Mayıs 2014

BIBER SOSLU AVM SOTE

Bugun basimiza gelenleri anneme anlattigim sirada o kadar dogru bir laf etti ki
Istanbul'da yasiyorsan her turlu seye hazirlikli olmalisin artik! 
Cok hakli...
Gunluk yasamimizin cok yakindaki olasi hali 

Bugun resmi tatil oldugundan Can'in okulundan iki arkadasinin annesi ile cocuklari bulusturmaya karar verdik. Mekan olarak da hepimize en yakin avm'yi sectik.

Dusuncemiz  sokaklarin 1 Mayis dolayisi ile tekin olmayacagi , bu yuzden avm icerisindeki oyun yerinde cocuklar oynarken bizim de bir kafede oturup sohbet edebilecegimiz yonundeydi.

Cocuklari oyun yerindeki gorevlilere teslim ettik ayni avm icerisinde bir cafeye oturduk. Aradan bir saat ya gecti ya gecmedi ki oyun yerinden hemen oraya gitmemiz gerektigini soyleyen bir telefon aldik.
Pek tabi panik halinde hesabi odeyip o tarafa dogru yurumeye basladik ki avm nin icerisinde insanlarin bir tuhaf davrandigini fark ettim. Bazilari donmus kalmis , bazilari bize dogru hizla yuruyor , bazilari da kapanan dukkan kepenklerinden iceriye girmeye calisiyordu.
Gezi olaylarindaki engin deneyimim! ile bir islerin dondugunu anladim , yilda  bir kere giydigim topuklu ayakkabilarim ile depar atamayacagimi fark edince yanimdaki arkadasima "onden kos!"dedigimi hatirliyorum.
Bulundugumuz kat ile cocuklarinki arasindaki 3 kati sanirim 3 salisede falan kosmusuzdur!

Avm icerisi bir anda sloganlarla doldu! Ve pek tabi disaridan gelen biber gazi kokusu ile ...

Cocuklar en alt katta oldugu icin bir sey anlamamislar neyse ki, onlari kaptigimiz gibi otoparka indik.

Otopark cikisinda gorevlilerin yonlendirmesi ile ana caddeye cikmak zorunda kaldik. Ana cadde dedigim yer Metrocity'nin onu bu arada , hani Gazimahallesi'nden Okmeydani'ndan falan  bahsetmiyorum yanlis anlasilmasin Levent'deyiz.

Anacaddeye cikar cikmaz avmnin onundeki otobus duraklarinin yerle bir oldugunu gorduk. Her yer darmadagin olmustu. Besiktasa giden istikamette ilerlerken karsimiza ters yonden uzerimize dogru gelmekte olan iki toma ile yuzyuze geldik.

Gerisi cocuklara korkumuzu belli etmemeye calisarak , benim son gaz  ara sokaklardan eve  guvenli yol bulmaya calismam...  Ara sokaklardaki cop konteynerlarinin devrilmis olmasindan dolayi bir cok sokaga giremeyisimiz vs...

Sonrasinda cok geyik yaptik bu konuda tabi ama hala bu olaylarin Levent'in gobegine kadar gelmis olmasi ve hatta avm nin icerisine kadar girmis olmasina saskin ve cok endiseliyim.

Aksam da haberleri izledim, gozlerime inanamadim.

Cogu goruntude polise hak verdim ilk defa ( boyle bir cumle kuracagimi da hic dusunmezdim !)

Hicbir kutlama! sebebi bugun yasadigimiz korku ve panigi hakli cikartamaz bence!

Ve en onemlisi  ilk defa bugun Can'in "ANNE NEDEN YIKILMIS KI HER YER , NEDEN AVM YE GIRDI O INSANLAR " sorusuna hala bir yanit bulamadim.

Bulan var mi ?

Fotograf Pinterest'den alinmistir. 


Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe