30 Ekim 2013

Damla Tatilde

4 günlük tatilde ne  yaptın demezler mi adama ?
Derler!
Buyurun size tatilde ne yaptım ...


Not: Boyacı ile ilgili düşüncelerimi RTÜK ve kendi ilkelerim gereği açıkça yazmıyorum. Sadece boyayı gram sulandırmadan tek kat yalap şap boya yapmış olan zat-ı şahanemizin arkasından rötuş yapıyorum diyeyim siz gerisini hayal edin.
Yalnız Avon makyaj fırçası ile gerçekten güzel duvar boyanıyormuş :P

                                                                                          İmza: Keşke o Boyacıyı Elime Verseler Damla 

25 Ekim 2013

#DamlaninPlaklari 9


Hayal ediyorum ...
Çiçek desenli berjerime oturmuş aynı desenden pufuna ayaklarımı uzatmışım.
Eskiden daha uzundum sanki.
Zaman uzadıkça biz kısalıyor muyuz gerçekten ? Ne büyük tezat!
Heybemde biriktirdikçe anılarımı daha da büyümem gerekmez mi ?

Anlıyorum heybemde kaybettiklerimin yükleri sırtıma ağırlık , uzamama engel.
Yaşlandıkça bunun için mi kısalıyoruz ne ?

Elimde kitabım "Keşke Gerçek Olsa"
"Bir zamanlar aynı isimle bir internet günlüğüm bile vardı" diyorum .
Pikap da Yaşar ÖZEL "son defa seyredeyim ne olur dur da seni"

- "bana o günlerden yadigar plaklarım diyorum.
Hatta bir seferinde bu şarkıyı anneme dinletirken hem ağlamış hem gülmüştü
Ne tuhaftı , daha fazla vakit geçirmeliyiz diye düşünmüştüm o an"

Sesim yankılanıyor , duvarlara çarpıp geri dönüyor.

Apartman kapısının açılır sesi kulağımda
Bekliyorum kapı çalsın
Yok !
Çalmıyor ...

Sürprizler de peşimi bırakalı çok oldu.
Yerlerini daimi bir yalnızlık aldı.
Çok kalabalıkdık aslında
Hiç düşünmedik gerçekten varlar mı diye

Hep hayal ettiğim andayım
Koltuğumda fütursuzca kitabımı okuyorum
Ama çok yalnızım ,yapayalnız
Sonra bir an oluyor
Kan ter içinde uyanıyorum !

Kalkıyorum yatağımın sağ tarafı dolu
Diğer odaya gidiyorum , okul sabahı ya derin uykuda yine birileri
Bir diğeri pek tabi yine üstünü açmış , örtüyorum. Homurdanıyor..

Çıkıyorum evden
Okula bırakıyorum küçüğümü
Arkadaşlarımla hızlı bir kahvaltı
İşte işteyim yine
Ne kalabalığım diyorum mutlu mutlu.

Sonra bir an oluyor duruyorum
Gerçekten kalabalık mıyım diyorum
Gerçekten ?

Siz peki gerçekten kalabalık mısınız?

24 Ekim 2013

EuroFlora Alışverişimiz

Tamamen masumane başlayan EuroFlora çıkartmamız annemin alışveriş yaparken takındığı “ Kadınlar alışveriş yaparken susamaz, acıkmaz, acı duymaz hatta çişi bile gelmez” mottosu ile hafif çaplı bir işkenceye dönmedi değil.
Amannn Damla abartma mı dediniz ?
Kısa özet geçmem gerekir ise 3 katlı dev mağazayı gezip bitirdikten sonra kasalara yönelmişken “ gel ya şu katı tekrar gezelim , belki atladığımız bişi olmuştur” gibi delice bir teklifde bulundu.
Açtım , susuzdum , acı çekiyordum ama hakkını yemeyeyim mağaza içindeki tuvalete girmeme izin vermişti – tamam anne ısrar etme tuvaletin önünde beklerken sahibi tuvalette olan sepetteki eşyalara göz diktiğini anlatmayacağım-
Neyse 3 kat + 1 kat ekstra yı dolaşmanın ardından arabaya bindiğinde “ aman burda da bu sefer hiç bir şey yoktu yahu “ demiş olması ile benim akşamına 4 duble rakı içmem arasında hiç bir bağlantı yok.
Yoksa var mı ?
Neyse ben EuroFlora yı çok seviyorum. Biz Kağıthane’dekinin müdavimiyiz sanırım bir de Yeşilköy’de var.
Özellikle Can’ın sünnet hazırlıklarında su yolu yapmıştık.
Bu sefer asıl amacımız gezmek olsa da dikkatimiz hep yeni doğacak bebişimiz Yeğenim olacak zat-ı muhterem Çınar içindi.
Yeni doğum yapacaklar için bulunmaz bir cennetmiş gerçekten de burası , aklınızda olsun.
Bir ara Fotoğraf çekmekten yorulup Gizo ya yollamak için video çekmiştim buyrun kısa bir örnek sizlere…


ve daha fazlası ;
çınar

Ve pek tabi bizim gibi hamile olmayan ununu elemişler için de bir cennet orası.
Eskiden mobilya yoktu mesela , şimdi bir kaç çeşit şifonyer kıvamlı bir şeyler getirmişler.
Biz kendisini çok sevdik ;
fotoğraf 1 (8)
En üst katına hiç çıkmamıştım taa ki annemle gidene kadar, zaten halimden de anlaşılacağı üzere sepeti it Damla şunu kap Damla , Atıl Kurt Damla derken dağıldım. Kollarda derman kalmadı.
Göz attıklarımızdan bir kaçı ;

euroflora3
Tamam hiç çıkmadığım 3. katta çok güzel bahçe bibloları vardı ama almak için ilk önce bahçem olması gerekmez mi ? Biraz kafam karıştı Gülümseme

Vee en cennet kısmı en sona bıraktım Tabi ki Ferforje kısmını ;
fotoğraf 2 (6)

Bu da o cennet kısımdan benim payıma düşen kara tahtam. Biraz karanlık çıktı ama , pek tabi baykuşlu :)
fotoğraf 2 (5)
Yakın zamanda yapacağımız Can’ın Doğumgünü için bir ziyaret de Parti Malzemeleri kısmına gerçekleştireceğim. Orası da nasıl güzel anlatamam.
Aslında anlatırım , çok yakında bu blogda …

23 Ekim 2013

Komşu Sorunsalı

Bir önceki evimizde şöyle bir Brooklyn köprüsü kıvamında manzaramız ve açık alanımız olduğundan yeni evimiz bize akvaryuma kıstırılmış balık kıvamı verdi ilk başlarda.

Mutfağın balkonu garip bir teyzenin balkonuna bakmakta. Hani yakın bir arkadaşım olsa ortaya kalası koymuş şarabı da açmıştık o kıvamdayız. E hal böyle olunca hapşursa " çok yaşa komşuu" diyesi geliyor insanın.

Ama 20 li yaşlarındaki oğullarına balkonda otururken çıplak ayaklar komşunun gözüne sokula sokula uzatılmaz , komşu kızı sizin 44 numara ayaklarınızın altını yüzlerinizden önce tanımak zorunda değil demediği için pek kalemim değilsin teyze.

Ben bi kıl kaptım ya teyzeye hani ev baklavası (zaafım) yapıp gelse kurtaramaz o kıvamdayız ama kendisi pek hevesli.  Henüz perdesi gelmemiş mutfak camımızdan ocağımızın olmadığını fark eden teyzemiz küçük tüp teklifinde bile bulundu yani siz düşünün. Bir de utanmadan diyor ki ocağınız yok galiba!
Yahu arkadaşım pirana gibi mutfağımı kesmişsin 44 numara ayaklı oğullarının ayak parmaklarının arasından bari çaktırma di mi ?

Neyse ki çözüm çok basitti!
Geçenlerde baktım Can almış eline Işın kılıcını oyun oynuyor, teyze de balkonda soğan soyuyor. Biraz ağlatmak sureti ile aldım elinden kılıcı dedim ki ;
 "Gölgelerin gücü adına! , çekil oğul önümden"


Çocuk bi şok oldu tabi :)
Geçtim mutfağa , elimde ışıklı kılıç ilk önce kılıç ile balkonun kapısını açtım. Kılıcı cool bir şekilde katladım ve belime taktım.
Teyzeye bi ufak selam verdim ama konuşmadan , sadece ilgisi bu tarafta olsun diye.
Baktım gözler bana döndü, belimden aldım kılıcımı şırrak! diye açtım tekrar.
Diğer elimde Su bardağı , kılıcımla damacanaya batırmaya başladım , bardağı doldurdum. Teyze hala izlemede!
Sonra buzdolabı kapağını açtım kılıçla , baktım baktım kapattım.
Sonra gözünün içine baka baka ışıklı ışın kılıcım ile balkon kapısını kapattım, He-man gibi kılıcımı gökyüzüne kaldırdım ve belime tekrar taktım. Döndüm arkamı salona geçtim.


Artık balkona çıkmıyor, çıksa da çok oyalanmıyor. Yüzde yüz işliyor , tavsiye ederim -kesin bilgi-

Çok yakında komşu teyze savar ışın kılıcı ile piyasaya girmeyi planlıyorum.
Bence çok satar. Sizce ?

22 Ekim 2013

Taşınsak da mı saklasak 1

Hummalı bir taşınmanın ardından tek parça ama hafif balataları sıyırmış olarak aranızdayım efenim.
Ohh özlemişim yahu yazı yazmayı!
Malum evde internet olmayınca insanın ne blog yazma ne sosyal medya kullanma hevesi kalmıyor. Neyseki şafak 9, 9 gün sonra internetimiz de gelirse o zaman fırtınalar gibi eseceğim blog aleminde. -esmedi-
Buradan okuyanda evde tek eksiğimizin internet olduğunu sanar değil mi ? Sanmayın a dostlar zira taşınmaydı  ,  bayramdı çocuğa üst baştı derken ankastre set alacak paramız kalmadı.
Şaka şaka çok şükür ocak alacak paramız var , ama alınan ocağı eve getirtmeye yetecek itibarımız yok!
Taşındığımızın 10. gününde hala akşama Actifry da ne yapsam derdindeyim.
Hayır Actifry bana bir tanıtım yazısı yaz dese bu kadarı aklıma gelmezdi.
Bugüne bugün actifry yemekleri ile misafir ağırlamış insanız! Kendimizi kaptırıp kurufasulye pilav bile yaptık.
Zaten Tefal bu yazıyı okusa kesin hani Ferrarisine tüp taktıran adamdan aldılar ya arabasını benden de actifry ımı alır. Alma Tefal etme  eyleme !

Bundan birkaç ay önce instagramda konuşmuştuk Actifry da ne pişiriyorsunuz değişik diye. Herkes (ben de dahil) patates kızartması, köfte, kestane, kabak , havuç kızarmasından pek ileri gidememiştik.
Ama ben ne yaptım , buyrunuz efenim resimli ispatları ....
Gördüğünüz sofradaki BULGUR pilavı bile Actifry ürünü hanımmm...

Sonra bir de kahvaltılar var , Mantarlı omlet , patatesli omlet, sosisli omlet , omlet, omlet , omlettttt.. Yumurta kafa olduk çıktık Franke senin yüzünden!

Actifry tarif kitapçığından sınav yapsalar yıldızlı 100 alırız annem ile.

Sonra baktık içimiz kurudu , ben ki sulu yemek pek sevmem ah dedim bi ıspanak olsa sulu bansak ekmeği offff! Kibritçi kız gibi fotoğraflara bandım ekmeği son günlerde...
Kuru fasulye denesek mi ? fikri annemden çıktı. İnsan bi acıyo o makinaya da hani elalem haftada 1 kullanıyor o da belki biz günde 3 öğün!  Neyse dedim ki bozulursa da ulvi bir amaç için bozulmuş olacak hem de o bozulup elimizden kurtulmayı hak etti , dene gitsin!
Ve sonuç; hayatımda yediğim en lezzetli Kuru Fasulye ler arasında ilk 5 e çok rahat girer!
Pirinç pilavı biraz lapa oldu bak , bi çıtır yani ama insan sefalet günlerinde hepsine alışıyor biliyon mu ?


Şimdi bu kadar övdüm klasik Türk kadını olayım mı ?
Yahu Actifry iyi hoşsun ama bir çorba yapamıyorsun!

Yoksa yapıyor mu ? Çok yakında...
Macera devam edecek ...



11 Ekim 2013

#DamlaninPlaklari 8


Malum bir taşınma telaşı sardı dört bir yanımı ve pek tabi hatıralar.
Yıllar önceden kutular içerisinde saklı kalmış bir minik not.
Eski bir dostun yazdığı uzunca bir mektup , sararmış..
Sahi kağıtlar ne zaman sararır? Belli bir zaman ölçüsü var mıdır?

Bence yok ...

Bence kağıtlar biz onları unuttuğumuzda sararmaya başlıyor.
O mektupları yazanlar hayatımızdan çıktığında değil dönmeyeceğini hissettiğimizde sararıyorlar.

Halbuki daha 3-4 ay önce oturup tekrar, tekrar okumuştum onları.
Sonra...
Sonra bir şey oldu , hiç beklemediğim bir şey.
O gece öylece uyandım ve dedim ki  "geçmişin iplerini bırak ,bırak ki onlar da rahat etsin sen de"

Ertesi sabah çok uzun yıllardır uyanmadığım kadar huzurlu uyandım.
Bazen bırakmak gerek onu anladım.
Bırakmak, unutmak değil ama sadece bırakmak.

Artık belki arar demiyorum.
Belki eskisi gibi oluruz demiyorum.
Artık "bence ben  haksızdım" demiyorum.
Artık " ben bir hata yapmışsam bunu tek başıma yapmadım" diyorum.

Beklemeyi bırakın..
Bakın nasıl rahatlayacaksınız.

Aslında iplerini tuttuğunuz uçurtmanızın ağaçlara dolandığını biliyorsunuz.
Bırakın o ipleri
Artık ağacın uçurtması o , sizin değil.
Ağaca şöyle son kez bakın...
Bakın nasıl mutlu..
Onu hep öyle hatırlayın!

Sonra da diyin ki : " Ey uçurtma! Sen benim canım , sen benim kardeşim , sen benim yatağımın sağ tarafındaki meleğim ( sahi öyle yazmışız hep) seni o ağaca dolayan ben değilim, rüzgar. Sen ağaca dolandın ama  aşağısı sel oldu , yer yarıldı , çok fırtınalar geldi geçti.  Sen yukarıdan izledin. Şimdi gün oldu güneş açtı. Benim de sarıldığım , dolandığım sağlam ağaçlarım var. Bana "git" dediğinde gidememiştim , ama şimdi gerçekten gidiyorum. Mutlu ol"

Dostluklar sınanır bazen ve çok azı yoluna sağlam devam edebilirler.



05 Ekim 2013

NEHİR - Yılın ilk oyunu

Tiyatro sezonunu Oyun Atölyesi'nde Nehir ile açmış bulunmaktayım.
17 Eylüldeki doğumgününde  Merve'ye hediye olarak tiyatro bileti almış olmam ile tiyatroya benimle gideceğini tahmin etmem arasında vallahi de billahi de bir bağ yok :D
Tamam!
Biraz hile yapmış olabilirim.
Evet!
O çift kşilik bileti hediye olarak kendisine verdiğimde pek tabi benimle gideceğinden emindim.
Evet! Çok kötüyüm ,biliyorum :))

"Ölmeden önce yapmam gerekenler " listesi olmayan var mıdır bilmem. Benim var.
Bu listedeki maddelerden biri *Haluk Bilginer'i tiyatro sahnesinde izlemek di.
Geçen yıl üstün çabalarımla kaçırdığım Antonius ve Kleopatra nın acısı hala yüreğimde.
Neyse artık Haluk Bilginer'İ Nehir ile Zerrin Tekindor'u da Kim Korkar Hain Kurttan? ile ayrı oyunlarda izleyeceğiz artık.


Nehir'e gelirsek oyun pek tabi çok güzeldi. Haluk Bilginer bir ilah ,Ayça Bingöl muhteşem , Canan Ergüder beklemediğim kadar iyiydi.
Şimdi Canan Ergüder'e neden *ok attın diyen olur ise , aslında öyle demek istemedim. Ben kendisini hep magazin programlarının ve eklerinin röportaj köşelerinden biliyorum. Hiç oyunculuğunu izlememiştim. Bundan dolayı da büyük beklentilerim yoktu. Ama çok sevdim oyunculuğunu , nasıl doğal nasıl güzeldi...

Haluk Bilginer sahneye çıktığında ortamın havası değişti sanki.Çalıştığım sektörler gereği bir çok ünlü ile karşılaştım ve çok azında o duygu vardır emin olun.

Sırf bunun için Çetin Tekindor benim için ayrı yerdedir. 1000 kişilik bir salonda fark edersiniz varlığını. Haluk Bilginer de aynı böyleydi işte.

Oyun hakkında ayrıntı vermek istemiyorum. Ama dekor hakkında bir kaç yorum yapmazsam çatlarım.

Dekora ba-yıl-dım!
Bir kere gramafon vardı sahnede ve pek tabi 12 den vuruldum :) Gerçi neredeyse kullanılmadı ama nasıl da güzel göz kırpıyordu oradan bana . Hani dedim oyun bitse bu dekor ile gramafonu bana bırakıp salonu terk etseler ...
Dekorun geri kalanı nasıl bir huzur, keyif vaat ediyor inanamazsınız! Görürseniz anlarsınız. Gidin ,görün ,anlayın :)

Bunlar oyunun iyi taraflarıydı. Bir de madalyonun diğer yüzü var ki o beni çok rahatsız etti.
Salonun kapısında Haluk Bilginer'in eski oyunlarından birinin dvd sinin satıldığı bir stand kurulmuştu.Yanına da Nehir'in bir sürü broşürünü koymuşlar.
Doğal olarak standa yaklaşan herkes  oyunun broşürünü almak istedi.
Bir zaman sonra eğlenmeye bile başladık, şöyle ki 3 tip seyirci var ;
* sağ kulvardan yaklaşan oyun seyircisi oyunun broşürünü görür ev her tiyatro seyircisi gibi incelemek için eline alır
* Ama standın önünü kapatmak istemeyen seyirci  broşürü alır ve ilerlemeye başlar
* arkasından can havli ile koşturan Oyun Atölyesi çalışanı " pardon broşürler ücretli" diye haykırır.
* Şaşıran seyirci nasıl yahu oyun broşürü ücretli mi olur ,zaten bilete para veriyoruz ,madem öyle bilete dahil edin 5 tl fazla ödeyelim diye çemkirir.
*Şimdi ortam kalabalık çemkirmeye utanırım diyen bir kısım seyirci 5 tl yi usulca cebinden çıkarır ve uzatır.
* Diğer bir kısım seyirci sakince aldığı broşürü yerine bırakır.
Bu uygulamayı ben çok yadırgadım. Tamam 190 tane tiyatro izlemişliğim yok belki ama özel ya da devlet bir çok tiyatroya gittim. İlk defa böylesi bir şey ile karşılaşıyorum. İşin trajik yani Broşür toplam 8 sayfa falan ve altında kocaman Anadolu Efes'in Katkılarıyla ibaresi var.
Çok merak ettik 1 tane aldık acaba içinde ne var diye?  Oyunun künyesi ve kadrosunun özgeçmişleri var içerisinde.

Evet Türkiye de özel tiyatrolar maddi sıkıntılar çekiyorlar , evet destek verenleri az ve seyirci sıkıntısı yaşıyorlar ama bence çözüm bu olmamalı. Üniversite öğrencileri vardı oyunda belki de harçlıklarından biriktirerek oyuna geldiler, bir broşür seyirciye çok görülmemeli diye düşünüyorum.

Tamam biliyorum çok uzattım ama çok sinirlendim!

Ama Haluk Bilginer gerçek bir ilah ! söylemiş miydim?  :)


04 Ekim 2013

#DamlaninPlaklari 7

Plak merakım hep vardı ama son 2 yıldır ciddi tavan yapmıştı.
Uzun zamandır bir sürü sahaf , plakçı , eskici geziyorum.
Hani dedim benim gibi hevesli olanla var ise ufak bir uyarıda bulunayım;
Genellikle plaklarımı alırken dinlemeden almam, zaten bir çok ismi tanımıyorum satın aldığım kişilerin tavsiyelerini göz önünde bulunduruyorum.
Ama bazen de aklımda yer eden isimleri hiç dinlemeden çantama atıyorum. Tanju Okan gibi , Juanito , Yeşim, Neşe Karaböcek , Ajda Pekkan , Ümit Besen, Nesrin Sipahi gibi...
Sadece şarkıların isimlerin kontrol ediyorum ki koleksiyonu çiftlemeyeyim.
Bu 45'liği de şarkıların isimlerine bakarak aldım.
Hatta dedim ki şarkının ismi Kara Kedi , kesin bir aşk şarkısıdır! Ah Selçuk Ural ne güzel söylemiştir.
Hani insan "Kara Kedi girdi aramıza kavuşamadık yar " kıvamında bir şey hayal ediyor.
Sonra eve gelip Plakçalara 45 liğini taktığında kahkahalarını tutamıyor...


Demem o ki emin değilseniz dinlemeden plak almayın :)

Dilerim bol kahkahalı bir hafta sonu olsun hepinize ....

03 Ekim 2013

ETME !

Ey okuyucu ;

* Okuma! Hayır blogumu değil Hamdi KOÇ - Çıplak Adam okuma. Hele ki benim gibi çıktığı gün alıp büyük umutlarla başlama. Sonra okumaktan soğursun Damla demişti dersin. Varsın roman kahramanı Mesut'un kasvetli hayallerini de bilmeyiver...

*Erkek okuyucular , tasarruf yapacağım diye eşine ucuz araba Alma! Sonra kornası çalışmaz, Kliması gazı içeri verir mazallah eşiniz kendisine suikast düzenlediğini sanabilir. Ayrılmak ya da öldürmek istiyorsanız Net olun

*Deme! Birini arayıp  "Birazdan arayıp senden bir şey isteyeceğim" deyip kapatmayın o telefonu. Sonra karşı taraf siz arayana kadar kurar da kurar. Hani deseniz ki Bir iş var intihar bombacısı lazım sen olur musun ? O insan o kadar kötüsüne bile hazırlıyor kendini siz düşünün  :)  

*Bir Pazar sabahı 11:00 de  RetroTürk de Annemin Plakları'nı dinlemeden Ölme! Dinle ,sonra bana teşekkür et :)  

*Araştırmadan Alma! Çocukların odası için beğendiğim bir avize online alışveriş sitelerinin birinde 129.90 iken diğerinde 69.90 idi. Aynı marka , aynı model... Bir kez daha hatırladım ki online alışveriş ucuzdur diye bir kural yok!  

*Şişman Kalma! Ama neden ? Bana bir yararı var mı ? Aslında yok ama şöyleki ; evde bir Eliptik bisikletimiz varki cillop gibi yepisyeni durmakta ama satmam lazım çünkü yeni taşınacağım evde yer yok. Garantisi devam ediyor , almak isteyen olur ise sağlam Blogcu indirimi de yaparım hani! Alın Sişman Kalmayın beni de bu dertten kurtarın bacım İlan şurada  

Evet yazının asıl amacı Bisikleti satmaktı :) Öperim hepinizi ...




Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe