29 Aralık 2014

Buyuk Konusmak

Agzimizi boyle kocaman kocaman acip
En bilmis halimiz ile
Belki de en cok sevdiklerimiz hakkinda
Kimi zaman hic tanimadiklarimiz hakkinda
Koca koca laflar ediyoruz.

Yilbasi dolayisi ile bircok kisiye hediye yolladim. Oyle zorunluluktan falan degil, istedim ki bir gulumseme yaratabileyim sevdiklerimin yuzlerinde.
Yaptim , yapamadim o ayri.
Tum paketleri tek tek ellerimle hazirladim.
Hepsine ozenle notlar yazdim.
Elcagizlarimla kargoya verdim.
Uyanigim ya , kargo posetlerinin uzerlerine ismimi -adresimi yazmadim.
Boylece paketi alanlar uzerinde adresimi bulamayacaklar  dolayisi ile bana hediye yollamak gibi bir zorunluluk hissetmeyeceklerdi.
Bence cok iyi dusunmustum , nazikceydi.

Paketlerden biri canim 2balik1kedi Esra'ya gitti.
Esra benim kargomu yolladigimin ertesi gunu 'gizemli bir paket aldim. Sahibi belli degil , kim yolladiysa tesekkurler' kivamli bir yazi yazdi.
Bir kere benim paketimin ustunde olmasa da icinde notlarim vardi. Onun icin hic uzerime alinmadim.
Hatta saydirdim
Ne duyarsiz , ne ozensiz insanlar vardi. 
Esra dedi ki ; oyle deme Damla yaaa , unutmustur belki.
Ne demek unutmus, koskoca paket yolluyorsun icine bir isim yazmak bu kadar zor olmamali
dedim. Soylemedigimi birakmadim.

Aradan bir kac gun gecti.
Esra'dan whatsapp mesaji geldi. Sanirim beni kargo posetinin uzerine yazdigim cep telefonu numarasindan bulmustu.


Evet ; o yerin dibine soktugum , demedigimi birakmadigim, saydirdikca saydirdigim sorumsuz , dikkatsiz insan bendim.

Icine koydugum karta iyi dileklerimi yazmis ama ne akla hizmetse ismimi yazmayi unutmustum.

Esraaa cok salagim ben , affet beni :))

Ama siz de gulmeyin ama :)

 

23 Aralık 2014

KARMA


"Sen iyi karmaya mı inanıyorsun , kötü karmaya mı anne? " diye sordu çocuk. 

Bu çocuk karma ne demek nereden öğrendi?
Ben karmaya inanır mıyım?
Kötü not aldı da onu mu kötü karmaya bağlayacak acaba ?
Secret diye salak bir kitap okumuştum , o sayılır mı ?
Ying Yang tabiri bana daha akla yakın gelir hep.
Ying Yang desem onu da bilir mi ?
Kabartma tozu pastayı ne kadar kabartır?

Anne tüm bu sorulara dalıp gitmişti halbuki.

"Ben kötü Karneye inanıyorum ! " diye atıldı baba kişisi. 


Karma biraz da kendi kalene gol atmak değil miydi? :))

Günaydın güzel insanlar ...

22 Aralık 2014

Bir yılbaşı masalı: Pakmaya ile Pembe Pasta

Yılbaşı yemeğini şöyle şahane, masal gibi bir pasta ile bitirmeyi kim istemez?

Ben de şimdiden farklı bir tarif aramaya, denemeye başladım. Size nefis keşfimi anlatayım: Pakmaya ile Pembe Pasta. Pakmaya Çilekli Puding ve Krem Şanti kullanılıyor. Pandispanyası hazırlandıktan sonra üstü pembe rüyaları çağrıştıran kremasıyla kaplanıyor. Görünümü güzel, tadı şahane. Misafirlerim de öyle söylüyor... Doğrusu içim rahat, ben seçimimi yaptım. Yılbaşı yemeğimizin zevki Pakmaya Pembe Pasta ile zirveye çıkacak... Yeni, lezzetli, özgün bir pasta tarifi arıyorsanız size de 1 numaralı önerim...



Pakmaya ile Pembe Pasta ve daha pek çok özel tarif için mutfaginyildizi.com ve Mutfağın Yıldızı Facebook sayfasını takip etmenizi mutlaka öneririm.
Bir boomads advertorial içeriğidir.

19 Aralık 2014

#DamlaninPlaklari 51


Rüçhan Çamay YAVAŞ YAVAŞ from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

Bundan bir kac yil once Manisa'da bir ciflige gitmisti.
Adam kendine bildigin sato yapmis dedi.
Evin altinda sarap mahzeni , verandasinda yerden isiklandirmalar , bahcede gizli hoparlorler , her yerde guvenlik , etraf yemyesil , upuzun bir masa , sohbet guzeldi dedi.  -Adam bilmemne bankasi eski CEO su , gommus yani tabiri caizse zamaninda-

Yok efendim artik bu sehirde yasanmazmis.
Vay efendim ne varsa Ege'de varmis.
Neymis herkes guneye kacmayi dusunecekmis yakinda.
Bi dusunseymisim ya , ne guzel olurmus.
Kafamiz rahatlarmis bir kere.
Dert olmazmis , tasa mi o da neymis ki.
Herkes ayni seyi dusunuyormus.
Etrafimizdaki tum arkadaslarimiz isyandaymis , Istanbul'dan tek yaka silken bizimki degilmis...
MIS...
MUS...

Ne olacak biz gidince?
Yaptik diyelim bizim "Sahinler Satosu"nu. PEH!
Borcu bitene kadar olmedik diyelim hadi!
Yine para kazanmak icin sabah 8 aksam 5 calismayacak misin?
Yine eve isten yorgun donmeyecek misin?
Yine bir suru gereksiz insan ile muhatap olmak zorunda kalmayacak misin?
Klozetin içinde bile hoparlör olsa ne olcak ?


Arkadasim biz kucuk yerde yasiyoruz sen bugun istedigin zaman ugra ise mi diyecek patronun?
Ev sahibin "Yavrum , evladim gerek yok para odemene biz egede kira odemeyiz " mi diyecek?
Oksijen yerine olumlu enerji mi soluyacaksin Istanbul'dan gidince?
"Sato"ya dogalgaz , elektrik , su faturalari gelmeyecek mi?
O çamaşırlar beklemeyecek mi yıkanmayı?
Emekli maasimizla mi yapacagiz her aksam raki baligi?

Demem o ki durdurabilecek misin zamani?
Durduramazsin.
Ama istersen , istedigin yerde yavaslatabilirsin!
Yavas bir hafta sonu dilerim...

Tuvalet kavgasi vardi az once evde
-Askim soyle ciksin artik sıkıştım ben dedi.
* Ah be aşkım egede şatomuz olsa bu derdımız de olmazdı , ne guzel gider bahçemizde cozerdin bu sorunu ! dedim
Misal yani
Hak etti ama :)





17 Aralık 2014

Sivri Zeka

Bundan yaklasik 1 yil once gitmistim yine ayni D&R'a. 
Magazada gezerken iceride calan muzik oyle hosuma gitmisti ki , INFO masasinin tam icinde duran uniformali gorevliye bu calan muzigin ne oldugunu , hangi albumse almak istedigimi soylemis 
Yalniz ben bilmiyorum , ben sadece yabanci muzik dinlerim. Cogunlukla da Almanca
cevabini almistim.
Hayat garip , insanlar daha garip!
Bu konusma resmen bir savas halini almis , sinir harbimiz magaza mudurunun calan cd yi getirmesi ile son bulmustu.
O cd 'Efkan Sesen' in 'Soluk Soluga 25 Yil' albumuydu.


Ama bu albumun konumuzda ilgisi yok :)


Bugun yine o D&R'a gittim.
Iletisim Yayinlari'nin Resimli Turkce Edebiyat Takvimi cikti birkac gun once , bilmeyen kalmamistir ya zaten.
Aklimca nokta atisi yapacagim.
Hic dolanmadan sordum kasadaki gorevliye, Iletisim Yayinlari dedim , edebiyat takvimi dedim , 2015 dedim , hani dedim siyah kapakli sari yaprakli vs. Yok , tik yok!
Neyse sistemden baktilar . Biri dedi ki "Hatirladim , kasada duruyordu hani"

Digeri;
Vallahi o kadar cok sey var ki magazada ben artik takip edemiyorum... 
Sonra bir sivri zeka geldi.  Yahu biz o takvimlerin hepsini geri yolladik, ters basilmis hepsi. Masaya koyunca ters , ayakta durmuyordu.

Pes ettim. Inkilap Kitabevi var bir ust katta , kendimi gercek bir kitapciya atma ihtiyaci doldu icime.

Girdim kapidan ;
-Resimli Edebiyat Takvimini ariyorum
+Iletisim Yayinlarinin olan degil mi?
-Evet
+Hemen getiriyorum
-Yalniz D&R dan uyardilar , onlarin takvimlerinin hepsi ters basim cikmis. Iade etmisler hepsini.
+Takvimler ters basim degil hanimefendi , sadece masa uzerinde yatay durmasi icin tasarlanmis, dikey degil.

Beni aldi mi bir gulmek!
Siz de gulun diye hemen fotografini cektim , boyle de dusunceli bloggerim :))
Sen yatay duran takvimi dikey duracak san , iade et! Koca D&R! Bir de musterine de ki "Inkilap'a gidiyorsunuz ama aldiginiz takvime dikkat edin ,onlarinki de ters olmasin".

Zaten olabildigince dikkat ederdim fakat artik asla gercek kitabevlerinin oldugu yerlerde D&R'a ayak basmam.

Not: Donuste gidip ' Yavrum , siz salak misiniz?' diyip elimde takvim Hababam sinifinda tek ayak ceza sirasindakilere gulen o cocuk gibi gulmek istedim ama yapmadim.
Bozmadim cizgimi , henuz ...

08 Aralık 2014

Gülümseyin , çekiyoruz :)

Bir sohbet esnasında  çekmecelerin dibinde unuttuğumuz eski fotoğraf makinamız gün yüzüne çıktı.
Hani şu içine 36 lık film koyup , tek tek geri saydığımız.
Ay az poz kaldı diye özenle kullandığımız.
Fotoğrafları fotoğrafçıda bastırdığımız.
Hani görebilmek için belki de 1 hafta beklediğimiz.

Arkadaşımız içindeki filmi karanlık odasında basabileceğini söyelyip filmi sarmaya başladığında Can'ın gözleri dehşetle açıldı :)
Sonrasında Can için içine 36'lık yeni bir film taktı.
Ve başladı anlatmaya ;


-Bak Can şuraya gözünü dayayıp çekeceğin fotoğrafa karar vereceksin.
-Flaş yerine ve objektife elini koymamalısın
-Çektiğin pozların sayısını şuradan takip edebilirsin , haydi şimdi çek bir tane.

Can ilk fotoğrafını çekti...

- Evet , şimdi kaldı 35 poz. Böyle böyle bitecek bunlar.

Can : Nasıl yani! Beğenmediklerimizi silemiyor muyuz? 
Çok güldük tabi biz bu yoruma , kendisi bir süre şoku atlamadı hahahhaha :)
Alışması , idrak etmesi zaman aldı ama artık nereye gitse  makinesini yanında taşıyor gözü gibi bakıyor.
Hatta çoğu zaman " bunu sen çek anne, benim pozlarım bitmesin" diye pazarlık bile yapıyor.



Ve makinenin içinden çıkan ilk poz yine Can beyden geldi , ne kadar küçükmüş değil mi ;)

06 Aralık 2014

Simdi Uzaklardasin ...


Ayak numarası 38'dir , gözlük camı astigmat 1.50 'dir.
Bedia Muvahhit, Mualla Gökçay, Cahide Sonku, Melahat İçli, Malatyalı Fahri, Nevzat Akay gibi sanatkarların taklitlerini çok güzel yapar.
Sabah kahvaltısı yapmaz, sabahları sadece bir bardak meyve suyu içer.
Hayatında maydanoz tatmamıştır. 
Sevdikleri ile konuşurken "Hayatım, Şekerim, Tatlım" tabirlerini çok kullanır. Sevmedikleri ile zaten konuşmaz.
Gök gürlemesi ile çakan şimşekten vahşi bir zevk alır.
Babasının her akşam içtiği rakı, Zeki Müren'in ömrü boyunca en sevmediği içki oldu. Anasonlu çöreğe bile tahammülü yoktu. 
diyor sergi kataloğunda.

İnşallah ileride evleneceğim. Kızım da olsa, oğlum da olsa ismini Vefa koymak 
istiyorum. Dünyada Vefa'dan daha değerli ne olabilir ki. 
demiş vefat etmeden tam 30 yıl önce. Belki gerçek olmamış hayalleri ama en tükenmez 'Vefa'yı ona sevenleri vermiş yıllarca.



O vefat ettiginde sadece 10 yaşındaydım ben.
Cenaze törenini izlediğimizi dün gibi hatırlıyorum. 
O zamanlar pek birsey ifade etmiyordu belki ama yıllar sonra yokluğuna böylesi derinden üzüleceğimi düşünmezdim.

Dostlarımı çabuk eskittiğimden midir nedir bilmem sanırım en çok Eskimeyen Dost u sever
En çok o Mihrabım Diyerek derken , ben ona son ses eşlik eder 
Bir Demet Yasemen ıle yasemen kokularını burnumda hisseder 
Seninle Aşkımız Eski Bir Roman' ı hep çok yaralı söylediğini düşünür en fazla ondan etkilenir ,
Şimdi Uzaklardasın 'ı biz onu bu şarkı ile analım diye yazıp bize miras bıraktığına inanırım.


6 Aralık 1931 de yani tam bugün doğmuş Zeki Müren.
Yaşasaymis kaba bir hesap ile 83 yaşında olacakmış.- Cok da değilmiş hani- 

Hemen herkesin bildiği gibi Yapı Kredi Kültür Merkezinde bir süredir İŞTE BENİM ZEKİ MÜREN  sergisi ziyaretçilerini ağırlıyor. 
Aldığım duyumlara göre sergi ziyaretçi rekorlarına  gidiyormuş
Bu da Zeki Müren in herkesin hayatında özel bir yeri olduğunun en büyük kanıtı bence
Mesela Can ın bile


Biz de Can ile geçen Pazar günü gittik sergiye. Yazısını yazmak için doğum gününü bekledim. 
Ama sergiden size çok bahsetmek istemiyorum. 
Açıkçası sergi o kadar güzel ki onu anlatabileceğim cümleler yetersiz kalır diye korkuyorum.
Belki çektiğimiz birkaç fotoğraf ile gidemeyenlere fikir verebilirim. 















Sadece şu tüyoları vermek isterim ki ; 
Sergide daha önce hiç görmediğiniz Zeki Müren fotoğrafları ile karşılaşacaksınız.

Yaşamının her evresine ait bir anekdot bulacaksınız.



























Ve en önemlisi keşke bir o kadar daha olsa diye düşünerek tadı damağınızda sergiyi terk edeceksiniz.

Serginin cok ayrıntılı bir kataloğunu da yapmış Yapı Kredi Yayınları.  Online kitap sitelerinden bile satın alabilir sergiyi gezmiş kadar olabilirsiniz.  İçinde o kadar güzel fotoğraflar var ki kesin edinmelisiniz hatta! 

Sergi için 21 Aralık a kadar vaktiniz var.  

Geçtiğimiz yaz Zeki Müren in Bodrumdaki evini ziyaret etmiş ayrıntılarıyla bu yazıyı paylaşmıştım. 
Evini gezmiş olanlar için sergi biraz hafif kalıyor sanki ama yine de görülmeye birçok şey var. 

Kısa kesmek için ne çok satır sildim bir bilseniz... 
İstedim ki hatırlayalım analım ve en çok değer verdiği şey Vefa'yı ondan eksik etmeyelim. 

*Fotograflarin tumu sergide cekilmistir , uzerlerine tiklayarak buyutebilirsiniz. 





28 Kasım 2014

Babam 9 Dogurdu

Bugün #DamlaninPlaklari nı çekemedim öğretmenim.
Hayır elektrikler kesik değildi , çok güzel bir oyun izledim ve bugün hemen yazmak istedim.

Geçen sezon izlemeye fırsat bulamadığımız Babam 9 Doğurdu oyununu izlemeye gittik dün akşam.
Biletleri aldığım günden dün akşama kadar içimdeki garip heyecanı nasıl atlatsam bilemiyorum.
Ali Poyrazoğlu'nu ilk kez canlı izledim. Ve bir kez daha anladım ki  sahnedeki o ışık boşuna Ali Poyrazoğlu olmamış , ve ben boşuna heyecanlanmamışım.

Hani mekanı terk etmesin istediğiniz insanlar vardır , ışık verirler çevrelerine Poyrazoğlu'nu  da izlerken bir an bile sahneden ayrılmasın istiyor insan.  O gidince sahnenin ışığı cılızlaşıyor sanki.

Oyunun konusuna gelirsek ,tanıtım metni şu şekilde ;

           Pozitif enerjiyle yaşamın tatsızlıklarına, sıkıntılarına meydan okuyan 4 kişilik bir ailenin öyküsü olan Babam 9 Doğurdu; seyirciye anne, baba, oğul, gelin birbirlerine kenetlenip, herkese örnek olacak bir mutlu aile yaratmanın yol haritasını çiziyor.
Babam 9 Doğurdu öksürük şurubu gibi değil, bal gibi, çifte kaymaklı kadayıf, fıstıklı lokum gibi bir güldürü... 

Babam 9 Doğurdu, kafayı bulup ayık gezenlerin günlük yaşamın dalgalı denizinde boğulmamak için kendilerini karaya fırlatıp, sudan çıkmış balığa dönenlerin güldürüsü...

Sıcacık bir aile karşınızdaki, Yeni Türkiye dedikleri sisteme direnen kendi içinde çatışmaları olsa da sevmekten asla vazgeçmeyen bir aile. Yıllarını çalışıp evini geçindirmeye adamış bir baba , fedakar , sevecen tipik bir Türk annesi , bilmem kaç yıldır açıköğretim okuyan bu arada evlenip hala baba evinde yaşamaya devam eden bir oğul ve aklı bir karış havada gelinimiz.
Gerisini merak edenleri oyuna yönlendireceğim tabii :)

Oyunun birçok yerinde siyasi göndermeler var ama emin olun "cuk oturmuş" tabir edilen cinsten. Sıkılmaz hatta elleriniz acıyana kadar alkışlamaz istersiniz , öylesi şahane.  İçinizdeki sahneye atlayıp boynuna sarılma isteğini zapt ederken de kulaklarımı çınlatırsınız , olur mu?

Oyunun sonunda o kadar güzel bir konuşma yaptı ki Ali Poyrazoğlu , pişman oldum not almadığıma. Ve o an anladım ki benim oyun için yaşadığım heyecan karşılıksız değilmiş. Ve doğru insanlar hala varmış bu ülkede, tek yapmamız gereken onlara destek olmak o kadar.

Tiyatrolara gidin arkadaşlar. Böyle değerli insanların oyunlarına 2-3 kere gidin gerekirse hatta. Işık ve aydınlık onlarda çünkü , karanlıkta kalmamak için nefes almalarını sağlamamız gerekli.

Çocuğu ile gitmek isteyenler için , Can ile gidilecek tiyatro oyunları konusunda sıkıntı çektiğimi daha önce de belirtmiştim. Çocuk oyunlarındaki ağdalı konuşmalar ve basit anlatımlardan keyif almıyor, hatta sıkılıyor birkaç yıldır. Yetişkin oyunlarının bir çoğu da 9 yaşa hitap etmiyor. Geçen yıl Poyrazoğlu'na twitter üzerinden bu oyun için  yaş sınırı olup olmadığını sormuştum , sıkı bir twitter kullanıcısı olarak hemen cevap vermişti ama biz hemen gidememiştik. Merak edenler olursa oyun 6 yaş ve üstü.

Can ve arkadaşı çok keyif aldılar oyundan. Eve giderken arabada en beğendikleri - eğlendikleri yerleri , sözleri anlatıp kahkalarla gülmeye devam ettiler.

Geçen sene İstanbul Efendisi'ne ve Müziksiz Evin Konukları'na götürmüştüm mesela , bu sene de oynuyor bu oyunlar  gitmek isteyenler olursa. Ama önce Babam 9 Doğurdu 'ya gidin :)
Kendim için oyundan çıkar çıkmaz  Asi Kuş 'a  bilet  aldım bile , çocuklar için de yeni oyun araştırmalarım sürüyor.

Mutlu , bol kahkalı bir hafta sonu dilerim ...

24 Kasım 2014

Cizgili Pijamali Cocuk

Sizleri bastan uyarmak isterim okuyucu.
Kitabin da arkasinda yazan su soze dayanarak  ;
Genelde arka kapakta kitapla ilgili bazi ipuclari veririz. Ama okumanin zevkini bozacagini dusundugumuzden bu kitapta bunu yapmadik. Bizce, neler oldugunu bilmeden okumaya baslamaniz cok onemli.
Bu kitabı okumaya başladığınızda, Bruno adında dokuz yaşındaki bir çocukla bir yolculuğa çıkacaksınız (ama bu kitap dokuz yaşındakiler için değil). Ve er geç Bruno ile birlikte bir tel örgüye varacaksınız.
Böyle tel örgüler dünyanın dört bir yanında var. Umarız asla rastlamak zorunda kalmazsınız.
 ben de size kitabin konusu ile ilgili tek kelime etmeyecegim.
"Senin kitap kaç sayfa anne? Ben senden önce bitireceğim" kavgası yaparken :)

Kitabi okumaya baslamadan once benim de konu ile ilgili hic bir fikrim yoktu çünkü. Ama daha ilk sayfalarda anladim meseleyi. Mesele cok tanidik , bildik ama bir o kadar sarsıcı.
Hikayenin icinde Bruno gibi hayalperest bir cocuk olunca ummadiginiz seyler olabilecegini az cok hissedip Bruno'nun hayatına  var gucunuzle girip sarsilarak cikiyorsunuz.
Hayatin , cocuklarin umutlari kadar temiz olmasini dilemekten yorularak kapatıyorsunuz arka kapağı.

Kitap görsellerini internette aratırken şu kapak tasarımına denk geldim ve çok beğendim.

Kitabı okumaya başladığım günlerde 2008 yapımı bir filmi de olduğunu öğrendim. Okumak biraz zor gelebileceğinden Can'a filmini beraber izlemeyi teklif ettim.
Zaten isminden dolayı bir merak içerisinde olduğundan hemen kabul etti.

Filmine gelince , hayatımda ilk defa bir kitabı bitirip aynı gün içerisinde filmini izledim ve bu çok değişik bir duyguymuş. Hani o " Bir filmin kitabı varsa ilk önce kitabını okuyun" düşüncesi çok doğruymuş. Evet film de çok güzeldi fakat kitaptaki bazı detaylar çok farklı lanse edilmiş , birçok ayrıntı -bence önemli ve güzel olanlar- atlanmıştı. Bu duyguları her kitap uyarlamasında yaşıyoruz zaten değil mi?

Can filmden hiç beklemediğim kadar etkilendi, ben de kitaptan. Film esnasında mantığının almadığı birçok şeyi 2-3 gündür aklına geldikçe irdeliyor hala. Pek sindiremedi konuyu belki , belki de mantıksal bir açıklaması olmadığı içindir bu şaşkınlığı ya da  ben biraz erken mi izlettim , bilemiyorum.

Ben her sayfada okumakta  geç kaldığımı hissettim , size tavsiyem bu kitabı okumadıysanız daha fazla ertelemeyin.
Hayata bakışınız değişmeyecek belki ama birçok duyguyu sorgulayacağınıza eminim.

22 Kasım 2014

Ali Haydar Ikinci Bahar

Yıllar oldu hep konuşuyoruz.
Ya uzak diyoruz, ya Pazarları kapalıdır, ya da bir türlü zaman bulamıyoruz.
Hayatı ertelemeyi sizden öğrenecek değiliz
Güzel bir doğumgünü vesilesi ile ilk kez gitmiş olduk Ali Haydar İkinci Bahar Ocakbaşı'na.
Kapıda karşıladı bizi Ali Haydar usta.

Tamam dizideki Şener Şen'e benzediğini biliyorduk da , bu kadar da aynı olunmaz ki.

O yıllar önce soluksuz izlediğimiz dizideki gibi mekan  minnacık , sevimli , içten , sıcak , çok çok huzurlu.

Masamızı elleriyle donattı Ali Haydar usta. Bir ara yemeyin artık mezelerden diye kızdı bile. "Ana yemekler gelince yer kalmayacak "dedi.

Şimdi itiraf edeyim ana yemek falan diyince ben gayet vasat şeyler bekledim.
Hani o dizilerden kalma ünün kaymağını yiyen mekanlar vardır ya , ne yeseniz lezzeti yoktur sadece mekanı görmeye gidersiniz.  Heh işte Allah çarpar öyle düşünmeyin !
Burası öyle bir yer değilmiş , ben sanırım 3 porsiyon kadar kebap yedim.
Hayatımda yediğim en mükemmel fıstıklı kebabı yedim üstelik.
Düşünün , gece bitti evlere dağılırken herkes " yalnız o fıstıklı kebap neydi yaaa" naraları atıyordu.
Hiç yemek fotoğrafı koymayacağım bu yazıya. Görmekle olmaz tatmanız lazım.

Ben bir mekana gittiğimde , hele ki içki içeceksek müziğe çok dikkat ederim. Çok güzel müzikler çaldı o gece. Tam mekana uygun şeyler, Neşe Karaböcekler, Sezen Aksular , Nilüferler, Zeki Müren ve çok daha fazlası.
Ara ara fasıl ekibi canlı şarkılar da söyledi , şenlendirdiler ortamı.
Asıl şenlik arkadaşımızın Ali Haydar Ustadan rica minnet aldığı izinle aramıza katılan dansöz ile başladı :)
Ve Ali Haydar ustanın "yıllar oldu bu mekanı ben işleteli ilk defa dansöz çıkarttım , kıymetinizi bilin" demesi ile bitti.
Selfi bilem yaptık yahu daha ne yapalım ki :)

Kıssadan hisse ; mekan güzel , yemekler şahane , Ali Haydar usta zaten efsane. Fiyatlar da gayet makul.

Tez zamanda yeni bir organizasyon yapacağız kendisi ile , siz de yapın bak pişman olmazsınız...


21 Kasım 2014

#DamlaninPlaklari 49


Müslüm Gürses - Sorsana from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

İzliyorum bazen.
Hiç tepkisiz , sessiz sakin , uzaktan.

Ne çok derdi var hayatta.
En büyük dert de hep onda.
En kötü şeyler onu buluyor.
Herkes onun için düşman.
Herkes çıkar peşinde.

En çok şeyi o biliyor.
En doğruyu o yapıyor.
En entellektüel o.
En düzgün o hareket ediyor.

Devreleri bir yerde bozulmuş.
Ego gelmiş tüm benliğini ele geçirmiş.
Fazla ego küflendikçe kötülük olur.
Onda da ego küfleneli çok olmuş.

Zor hayatları , çok zor.
Kaç kişi sayarsınız böyle hayatınızda?

Efendim?
3? , 5? , 10?

Keşke Gerçek Ol-ma-salar!

Damla bunun şarkıyla ne alakası var diyenler varsa , şarkıyla bir alakası yok. Şarkıyı duysa kültür şoku geçirecek tanıdıklarım geldi de aklıma konu da oradan çıktı :)

Müslüm Baba candır sonuçta ...
Dinleyin , iyi gelir.
O sizi dinlese çok severdi , siz de onu sevin.




18 Kasım 2014

Unutursam Fisilda ~ Bir Film Elestirisi

Nedense hissetmistim.
Siz diyin populer oyuncular yuzunden , ben diyeyim geriye donus hikayesinin tanidikligi.

Yine de insan su afise bakinca izlediginden daha fazlasini bekliyor sanki.

Ama on yargili da degildim hani.
Olur ya bazen ne yaparsa yapsin ucundan sevecek bir sey bulabildiginiz insanlar vardir.
Cagan Irmak da benim icin tam boyle biri.

E neyi sevmedin Damla diyecek olursaniz ;

Bir kere Kerem Bursin'in bir Cagan Irmak filminde oynuyor olmasini cok egreti buldum.
O cocugun mimikleri , ellerinin hareketleri , ses tonu hep ayni. Cocuk cok monoton hatta sinir bozucu.

Farah Zeynep Abdullah desen zaten her tasin altindan cikmaya basladi artik. Yakin zamanda Bir Kucuk Eylul Meselesi'nde esas kiz olarak izlemistik zaten keza Kurt Seyit ve Sura'da da . Bu kadar populerlik bana ters arkadasim. Gerci Kerem Bursin'in yaninda super stardi bence.

Efendim? Memet Gunsur'den bahsetmedim mi? Iste o konuda kotu cumlem yok. Bence Mehmet Gunsur tamamdir ya , her rol mu yakisir hani bi insana.
Ben hep Tarik Akan'a benzetirim Mehmet Gunsur'u , hele bu fimdeki uzun saclariyla tam Tarik Akan olmus sanki , siz ne dersiniz?

Filmin konusuna izlemeyenler vardir diye cok deginmek istemiyorum ama fragmanlarda da ziyadesiyle  belli oldugu icin fikrimi yazmazsam catlarim.
Yillar once ciktigin eve zorunluluktan donmek meselesi bana cokca Babam ve Oglum'u hatirlatti.
Yine Ege , yine istenmeyen biri , yine affetmek , yine yillar once yapilan hatalar , yine yine...
Neyseki Isil Yucesoy'un dev oyunculugu var ki o ekrandayken siz ne kadar dagilmis olursaniz olun sizi kendine cekiyor.

Ama en cok film muziklerinden umutluydum , en cok da onlar beni hayal kirikligina ugratti.

Humeyra'ya doyarim diye heveslendigim filmin sadece finalinde Humeyra dinleyebilmis olmami ve bence sarkilarin vasatligini  hala hazmedebilmis degilim.  Humeyrayi neden bu kadar geri planda birakti acaba , merak ediyorum.

Sonrasinda ogrendim ki film muzikleri Kenan Dogulu'ya aitmis. Yorumsuzum, taslanmaktan korkuyorum.  :)

Bu kadar elestirdikten sonra sunu da itiraf etmeliyim ki bogazimin dugum dugum oldugu yerler oldu.
Of tamam bir cok yer oldu!
Cagan Irmak bu filminde sanki bize " Kotu bir senaryo yazmis olabilirim ama bu filmimden etkilenmeyeceginiz anlamina gelmez ,  sizi kucuk aptallar  nihahahahah " der gibi.
Hani yazdim , cizdim o kadar ama sevmedim ben bu filmi diyemem. Ama sanki fim cok retro olmaliymis da retrosu tukenmis gibi . O nasil oluyor diye sorma e mi okuyucu:)

Aman....  Benim kafam karisik hala bu filme karsi. Siz en iyisi gidin,  izleyin,  karari da kendiniz verin :)
Sonra yazin ama bana olur mu , merak ederim bak.






14 Kasım 2014

#DamlaninPlaklari 48

Ask ile nefret arasinda cok ince bir cizgi var. Hani o 'pamuk ipligi' olarak tabir edilen cinsten.
Nereden mi biliyorum?

Size bu satirlari aşk ile bağlı olduğum ,benim icin çok değerli bir parçanin kaydının hemen ardından yazıyorum.
Kimileriniz çokca sevecek , kimileriniz icin belki zaten çok değerli , kimileriniz vasat bulabilir saygim sonsuz dinleyince yazarsiniz fikrinizi.
Ama bende yeri ayridir.

Kayida başlarken aklımda hep birlikte oturup ağlayabileceğimiz kadar derin dusunceler vardi , yaziya dökerim muhtesem bir #damlaninplaklari dönüşü yaparim diye düşünüyordum, ta ki ...

Telefonum çalana kadar. Ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim . Ne mi var ! Kayit yaparken telefonunuz calarsa ne olur saşkin okuyucu ? Yaaaa kayit durur degil mi ?
Arayan sanssiz kisiyi paralayip kapattiktan ve telefonu ucak moduna aldiktan sonra kaydi tabi ki bastan aldim ama oksurene kadar.  Olsundu , fizyolojikti , bogulsamiydimdi.

Tekrar baştan başladım. En basta Elif'e soz vermistim , geri donemezdim. Ben donmedim de ama telefonum dondu. Durdu durdu ' hafizaniz dolu ' diyecek bugunu buldu. Sinirden ne kadar uygulama varsa sildim, tum plak videolarini (yedekleri bilgisayarda) ve cogu fotografi da temizledim. .

Tekrar baştan başladım. Aksamin basinda pamuk ile tozunu aldigim ignenin ucunda pamuk kalmis meger. Videoda bir cirkin duruyor sorma! Yoook ama yemezler tabi ki durdurup almayacagim o pamugu oradan. Devam Damla dedim kendi kendime! Sarkinin sonlarinda yine ayni 'hafiza dolu' uyarisini verdi. Seytan dedi at duvara kurtul ama Elif'e soz vermistim, bu hafta #damlaninplaklari burada olacaktı. Oturdum arastirdim , sen silsen de onlar gitmiyormus telefonundan meger , i phone un da cop kutusu varmis meger artik. Oradan da silmen gerekiyormus. Bak sinirliyim ama yeni bir bilgi de ogrenmis oldum di mi ?

Tekrar baştan başladım. Yaptim da kaydi. Bak yayinliyorum da.
Ama bana sinir basti , Zeki Muren mi beni gordu ben mi Zeki Muren'i bilmem.

Ah hayal ettigim onca guzel kelime!
Bu haftanin #damlaninplaklari sirf guzel arkadasimin guzel hatiri icin. Yoksa su an ya ben bileklerini kesmis hastanede ya da telefonum paramparca bir cop kutusundaydi. :)

edit büdüt: Dün gece yazdığım bu satırları videomu internete yükledikten sonra son bir kez dınlerken bildiğin yuttum okuyucu. O nasıl güzel parçadır ya hu!

Haydin İyi Hafta Sonlarınız Ola


Zeki Müren - Mihrabım Diyerek from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

13 Kasım 2014

Yigit Arda'ya iy-İlİK lazım!

Ekim 2012'de losemi teshisi konulmus Yigit Arda'ya.
Tedaviler sonuc verdi , iyilesme surecine girildi derken Ekim 2014 de hastaligin tekrarladigini ogrenmisler.

Onceleri kosup oynayabilen bir cocukken son gunlerde agrilari sebebi ile  kivranan , aglamaktan yorularak uyuya kalan bir cocuk artik o.

Doktorlar tek carenin "Ilik nakli" oldugunu ve bunun icin de 1,5 ay vakitleri oldugunu soylemisler.

Peki biz ne yapabiliriz?
Aslinda cok basit.
Size en yakin Kizilay merkezini bu linkten bulup "Gonullu Kok Hucre Verici Formu" nu doldurduktan sonra sadece 1 tup kan vererek ise baslayabilirsiniz.
Gozardi etmeyin , ertelemeyin , usenmeyin, sadece 1 tup kan verin!


Hani surada bir cekilis \ mim yapsak kac yuz blogda yayinlaniyor o yazi , haydi n'olur bu yaziyi da yayinlayin bloglarinizda.
Durum tahmin ettiginizden cok daha acil. Varsa tanidiginiz gazeteci , burokrat ve hatta unlu birileri artik kim olursa lutfen seslerini duyurabilmeleri icin elci olun.

11 Kasım 2014

Tüyap Kitap Fuarı ve Aldığımız Kitaplar

Geçen sene gidemediğim kitap fuarına bu yıl deyimi yerindeyse Can ile birlikte "gün saydık".
Her yıl fuarı birlikte ziyaret etmeyi gelenek haline getirdiğimiz  Can'ın en sevdiği arkadaşı ve çok sevdiğimiz annesi ile yollara koyulduk. 
Gidişimiz 2 , dönüşümüz tam 2,5 saat sürdü. 
Arkadaşım önceki yıllardan deneyimli bize yolluk meyva salatası bile hazırlamıştı. :) 
Tamam , Tüyap neden bu kadar uzak ve Kitap Fuarı neden Tüyap'ta konularını es geçeceğim. Zaten her yıl aynı dertten yakınıyoruz nasılsa.
Bu yıl kendi içimizde yakındık.  
Ve her yıl fuar çıkışında " Vallahi seneye gelmeye değmez , doğru düzgün indirim bile yok" cümlesini illaki  kuruyoruz. 
Bu yıl da kendi içimizde kurduk.
Bak yazmıyorum  bile buraya.

Bir kere büyük yayınevleri pastanın kocaman dilimini zaten almış götürmüş. %10 indirim yapanını gördüm. Utanda stand açma bari.
%20 den yukarı indirim yapan yayınevi yok denecek kadar azdı. Hatta sanırım 3 ya da 4 taneydi. 
Bu durumda insanın aklına İdefix , Babil , Kitapyurdu , D&R gibi kitap sitelerinin yıl içerisinde yaptığı %50 lere varan kampanyalar gelince insan kendini aldatılmış ve hatta dalga geçilmiş hissedebiliyor. 

Aldığımız kitaplara geçmeden aklımda kalan son konuyu da paylaşmak isterim. Bu yıl fuar benim tahmin etmediğim kadar kalabalıktı. Hatta şöyle ki bazı koridorlarda yürüme şansımız olmadı. Merak edip bir kaç yayınevi çalışanına bu kalabalığın gerçekten kitap almaya gelip gelmediğini sordum. Üzülürek tam aklımdaki cevabı aldım. Tahmin ettiğim gibi kalabalığın çoğunluğu gezmeye gelmiş , vakit öldüren , verilirse eşantiyon eşyaları alan tiplerdi. 

Yine de tüm bu olumsuzluklara rağmen , kitap dolu koca bir salonda olmanın vermiş olduğu haz paha biçilemez. 

Aldıklarımıza gelirsek ;

Bu yılın şanslı faresi Can efendiydi. Fuara gitmeden haftalar önce okumaktan keyif aldığı kitapların yayınevlerini ziyaret etmeyi unutmayalım diye not etti. Almayı düşündüğü kitaplarını listeledi. 
Ben de almak istediği hiçbir kitaba hayır demedim , hevesini hiç kırmadım. 
Kumbarasında biriktirdiği 169 adet 1 tl yi minik bir çanataya koyarak gittik fuara. 
Evet , fuarda manyak gibi 1,2,3,5,14,23 falan diye bozuk para sayan anne gördüyseniz o bendim :) Neyseki kasadaki çalışanlar da çok anlayışlılardı bizi sopayla kovalamadılar. 
Özellikle 48 tl yi saymamı sabırla bekleyen Günışığı Kitaplığı çalışanına buradan selamlar :))


Günışığı Kitaplığı'ndan seçtiğim Devin Şarkısı hariç diğer kitapları tek tek kendisi inceledi ve seçti. Hiç bir seçimine karışmadım.
Yine Günışığı Kitaplığı'ndan hayranı olduğumuz Çıtır Çıtır Felsefe serisinin elimizde olmayan kitaplarını aldı. Okulda da okuyorlar bu seriyi. Özellikle ufak seyahatler ya da kısa zamanlarda iyi gidiyor.
Sandalda Bir Çocuk ve Bir Ayı birlikte fuara gittiğimiz arkadaşının tavsiyesi. Mavi Bulut yayınevi kitabın posterini de yapmış , hediye etti. Can bayıldı tabiki.
Kitapları okudukça yorumlarını paylaşmasını isteyeceğim , bakalım.
Sanırım o da benim gibi Aksiyon , Macera , Gerilim sevecek :)
O Minecraft kitabını ise ne siz sorun ne ben söyleyeyim :(

Bana gelecek olursak , ben bu sene alışverişimi yayınevlerinin cimri indirimleri sebebi ile minimumda tuttum. Zaten o kadar kalabalıktı ki incele , kokla , karar ver gibi ritüellere giremeyeceğimden çok da heves etmedim.

Bu yıl Türk edebiyatının klasiklerini okuma hevesim var. Reşat Nuri , Halide Edip , Ahmet Hamdi gibi.  Dergah Yayınları fuarda en fazla indirim yapan yayınevlerinden biriydi , oun için çok merak ettiğim Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitabını hemen aldım. Ve istediğim okumalara bu kitap ile başlayacağım.
Standına uğramadan geçilmeyecek yayınevi Yitik Ülke'den iki kitap aldım.  Sempatik yayınevinin tüm yeni çıkanlarını zaten almıştım ama Berlinli Apartmanı kitabı ile gönlümü çalan - aklımı da çalıyordu ya neyse- Yaprak Öz 'ün tavsiyesi ile atlamış olduğum Melike inci kitabım O Anda 'da okunmayı bekleyenler arasında yerini aldı.
Esra Tanrıbilir'den Yeniden Başlangıç Meridyeni de ismi ile beni kendine çekti. Merakla sırasının gelmesini bekliyorum. .
Oya Baydar daha önce okumadığım fakat bu kitabı hakkında güzel duyumlar aldığım bir yazardı. Can yayınlarının devasa %20 lik indirimi ile O Muhteşem Hayatınız çantaya girdi.
Mahir Ünsal Eriş'in Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde kitabı da "n'olur umduğum gibi çıksın" dilekleri ile alındı. Okuyan varsa bir tutam içime su serperse fena olmaz hani ...
Alper Canıgüz'e gelirsek bi ben kaldım sanırım Oğullar ve Rencide Ruhlar'ı okumayan.
Ve Pijamalı Çocuk -sanırım - geç kaldığım ve benden sonra Can'ın da okuyabileceğini tahmin ettiğim , sonrasında belki tartışır üzerinde sohbet ederiz diye umutlandığım kitap.  Ne çok beklenti ama di mi ?

Biraz uzun bir yazı oldu galiba , hala okumaya devam eden var ise Can ve benden selamlar size.



04 Kasım 2014

Yazık

Bugün bir video gördüm Facebook'ta. 
Vallahi ne yalan söyleyeyim açmaya fırsatım olmadı ama çok da merak ettim. 
Az önce  "ya şu videoyu izledin mi çok komik!" diye geldi biri. 
Bir baktım şu benim izleyemediğim video. 
Açtık izlemeye başladık. 

8-9 yaşlarında bir erkek çocuk 
Sünnet oluyor
Sünnet anındaki korkusunu da bir ebeveyni ya da yakın akrabası gülerek kaydediyor. 
Çocuğun yüzünün net görünmediği bir an geliyor, kamera yüzünü daha iyi çekmek için konum değiştiriyor falan ...

Garibim nasıl masum , korkudan  nutku tutulmuş. 
Konuşurken sesi titriyor , tek gözü ile de doktoru izliyor. 
Kendisini görüntüleyen sözde "adam"a ilk önce "ne çekiyorsun" diye terslense de sonrasında teslim oluyor. 
Devamını izleyemiyorum. 

İlk önce üzülüyorum ben böyle görüntülere,
Sonra  aklıma geliyor deli gibi kızmak. 

Yahu bu kadar mı aciz kaldık insanlığa , vicdana. 
Bu kadar mı meraklıyız "fenomen" olmaya. 
Hadi sen güldün eğlenden , gerizekalı hiç mi aklına gelmez bu çocuk bir gün büyüyecek, o görüntüler  hep alay konusu olacak. 
Hiç mi kimse bu insanlarar dur demiyor , bu çocuğun annesi yok mu ? 
O doktor " bu yaptığınız psikolojisine zarar verir" demiyor mu ?
Bir öküz kaç farklı şekilde kendini belli edebilir ?
Hadi o , her kimse çeken koydu videoyu facebook'a 
Peki o videoyu seyredip kahkalarla gülen , altına komik yorumlar yazıp kendi duvarında paylaşan insanlara ne demeli? 
Yoktu bu sorularımın cevabı. 

Vallahi acıyorum böyle insanlara ...




17 Ekim 2014

#DamlaninPlaklari 47

1 gün ,yilda sadece 1 gün

Herkesin birbirini affedebileceği , affettiklerini bile unutabilecekleri sihirli 1 gün olsa?
Olmaz ya!
Oldu diyelim...
Bi düşünelim.

Kimler olsun isterdiniz karşınızda?
Kimleri affedemediniz bugüne kadar ?
NEDEN affedemediniz?

Peki!

Oldu ya geldi o gün
Gerçekten , yürekten ister miydiniz affedilmeyi ?
Sizi kim affetmedi bu gune kadar ?
NEDEN affetmedi?

1 gun , yilda sadece 1 gun
Ilahi bir guc toplasa hepimizi bir odaya
Herkes birbirini affetmeden cikamazsiniz bu odadan
dese,
Ilk kimden baslardiniz affetmeye ?

Bana sorarsaniz
Bir sairin de dedigi gibi
Öğrendim ki... 
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. 
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.  Ataol Behramoglu 

Ferdi Ozbegen - Affetmem Asla Seni from DAMLA ŞAHİN on Vimeo.

14 Ekim 2014

Pastaya "Üf" De !(me)

Gectigimiz hafta sonu Can beyin dogum gunuydu. 
Evet cok guzel bir sey , evet cok tesekkurler , evet cok yasasin , evet iyi ki dogurmusum v.s.
Nasil yapmisim ama :)
Dedik ki dogum gununu bu yil evde kutlamayalim. Artik minik degiller ,hepsi oldu birer erken ergen. Kutu gibi ev zaten onca cocuktan sonra evin pencereleri bile yer degistiriyor, normal hayatimiza donmemiz iki haftayi buluyor :)

Mekan arastirmaya basladim...

Kidz zart ve kidz zurt' u aramakla basladim ise. Dedim boyleyken boyle gelelim biz bi pasta ufleyelim cocuklar iki kostursun. Fiyat verdi sag olsun , yok dedim yanlis anladiniz hisse devri istemedim biz gelip sadece pastaya puf diyecegiz. Yok dedi ortak olmazsaniz mumkunati yok. 

Cok severek etkinliklerine de gittigim birkac kitabevleri var , onlari aradim. Zannedersem onlar da beni yanlis anladi. Pasta sizden dedi , normalde 20-25 tl ye gittigimiz etkinlige cocuk basi 50 tl dedi. Bir de saat siniri verdi vs. Dedim o is de yas...

Simdilerde modaymis , sinema salonu kapatiyorsun. Film izliyormus cocuklar , filmin sonunda pastaya bir puf hadi size gule gule. E ne anladim ben o isten , cocuk dedigin hele ki hepsi bir aradayken izler mi o filmi. 

Bir restautranta sordum dedim su kadar cocuk hepsine menu istesek , pastamizi da disardan getirsek bize kaca olur? Normalde cocuk menusu 17 size 22 dedi. Dedim saygilar .... 

Dibidik akvaryum ile zibidik akvaryumu da aradim. Verdikleri fiyat  karsiliginda kendimi kopekbaliklarina canli yem yapsam bunu da kanallara satsam ancak odesiriz.

Sonra oturdum usenmedim hesap yaptim , yemin ederim o paralara ben yeniden cocuk yaparim! 

Sevindiniz di mi ?
Ama yapmam! 
Salak miyim ben ?

Sonra her yil iki dogum gunu mekani arayayim di mi ?

Yoksa Party evi mi acsam ki , iyi para var bu iste! Ama Parti evi degil Party evi , kulaga daha mi cool geliyor yoksa Turkce olunca devlet mi kabul etmiyor bilmem hepsi "Party" evi cunku... 

Kafam karisik , yazmayi da ozlemisim zaten. 

E siz neler yapiyorsunuz bakalim ?

03 Ekim 2014

JOAN MIRO Sergi Gezisi

Ben burnumun dibine gelmis turlu sergiyi kacirmakla bilinirim genelde. 
Mesela Picasso'yu ha bugun ha yarin diye kacirmis sonra da ardindan agitlar yakmistim. 
Dali  de desen "aman daha kac ay var bitmesine" ile "sergi biteli kac ay oldu kiz " arasi nasil gecis yaptik ben anlamadim. 

Ama bu sefer seytanin bacagini  kirdim. Hem de ne kirmak... 
Icimdeki cimri ruh uyandi hafta icidir ,ay yarin okul vardir , nasil olur demedim. 
Carsamba gunu , yani muzenin ucretsiz oldugu gunu sectim. (Cimrilikde sinir yok )
Kattim Can'i ve bir arkadasini onume JOAN MIRO ya goturdum. 

Her seferinde " Ya begenmezse" "Ya keyif almazsa" diye buyuk korkularla goturdugum sergilerden agzi kulaklarinda cikip beni utandiran Can yine ayni keyifle terk etti muzeyi.

Teknik detaylara fazlaca giremesek de gordugu bazi eserler gercekten ilgisini cekti. Ama en cok Joan Miro'nun bir calisma anini gosterdikleri video gosterisi ilgisini cekti. 

Bana gelince ;
Ben sanattan cok anlamam , hatta elestirmek haddim degil fakat Miro'nun eserleri bana hep nefret duygusunu hatirlatti. 
Hatta bir tik ileri gidip arkadasimla  Joan Miro'nun kadinlardan nefret eden bir seri katil olabilecegi tezini bile gelistirdik :) Kadin figurlerinin  sekilsiz , hep siyah ve cirkin olmasinin baska aciklamasini bulamadik. 

Yine de cok guzel bir gezi oldu bizim icin. Cocuklar da keyif alinca tadindan yenmedi tabi. 

Muzeden cikarken muze magazasina  ugradik. Bir kursun kaleme 8 tl , 1 not defterine 25 tl , bir minik kalem kutuya 95 tl pek tabi vermedik.  
Bu urunlerin bu kadar pahali olmasini hic anlayamayacagim... 

Sergiyi Sakip Sabanci Muzesinde 1 Subat tarihine kadar ziyaret edebilirsiniz. 
Carsamba gunleri ucretsiz. 
Diger gunler Yetiskin 20tl  Ogrenci 10 tl 
Muzenin kendi ucretsiz otoparki mevcut fakat kisitli yer oldugundan her zaman yararlanamiyorsunuz. 

Ve pek tabi bu pozu vermeyeni Miro'ya gitmis saymiyorlarmis;

Simdiden iyi bayramlar herkese :)  
Sevgiler ... 




 


Special design for Keşke Gerçek Olsa by GeCe